İslamda evlilik yaşı, iddet meselesi ve ortaya atılan bazı şüpheler
islam’da evlenme için
muayyen bir yaş şartı yoktur. fakat bu ‘çocuklar evlendirilsin’ demek
değildir. Evlilik yaşı kişiden kişiye göre değişir. Falan yaşta evlenmezsen
günahkarsın diye bir şey islam’da yoktur, olamaz. Bir kimse için 20 evliliğe
uygundur, diğerine göre 25 evliliğe uygundur. İslam bu noktada kota koymamaktadır.
Öte yandan islam devleti bir kanun çıkarıp evlilik yaşını sınırlayabilir. Mesela
çeşitli gerekçeler öne sürerek “20’den ufak olanlar evlenemez’ diye
bir kanun çıkarırsa bu islam hukukuna aykırı değildir. Çünkü ’20 yaşından
aşağı olan evliliğin haram olduğu söylenmiyor, yasak olduğu söyleniyor’. Buradan
da anlaşıldığı üzere yasak yahut serbest bırakmanın dindeki haram-helalle ilişkisi
yoktur. Mesela Yalan söylemek haramsa da ‘yasak değildir’.
Hem islam devleti yalan söylemeyi nasıl yasaklasın? İslam devleti bunu yasaklamayınca
da bu yalan atmanın helal olduğu sonucu ortaya çıkarmaz. Osmanlı’da içki
serbestti (gayrimüslim vatandaşlara) serbestti diye, Osmanlı bunu helal mı
kılmıştır. Hayır, bu haramdır.
Bir diğer mesele ve
kırılma noktası da cinselliktir. İslam’da Evlenmek gerdeğe girmeyi gerektirir
mi? Hayır gerektirmez. Kişi evlense hemen o gece gerdeğe gireceksin diye
bir kanun da yoktur. 50 sene öncesine kadar türkiyede cinselliğin başlama yaşı
13-15’idi. Kızlar bu yaşlarda evlenirdi, çoğumuzun nenesi dedesi böyledir. bunda bir sorun görülmemiştir. şimdiki dinsiz kalkıp ben bunu ahlaksızca buluyorum demekle bu ahlaksızca bir iş olmaz.
50 sene önceki dünyaya
bugünün standartları ile bakmıyorken bakamıyorken 15 asır önce yapılmış bir
evliliğe bugünün şartları ile asla bakamayız. Tarih, bir ilimdir. Tarihi
bir olayı değerlendirirken dikkat etmek gereken bazı hususlar vardır. siz
bu hususları çiğnerseniz ancak gülünç duruma düşersiniz. 15 asır önce 9
yaşında Arabistan’da evlenen bir kızın kocasına laf atamazsınız. Atatürkün
annesi Zübeyde hanım 14 yaşındayken evlenmiş. Atatürkün babasına ‘çocuk
tacizcisi’ diyemezsiniz. Her şeyden önce bu sizi ilgilendiren bir
mesele değildir.
Talak suresi 4. Ayete dair
dinsizlerin ortaya attığı bazı şüphelere cevaplar
Ateistlerin bir adeti de
sorularının sonuna ‘mantıklı değil’ lafını iliştirmeleridir. Bunların hepsi
sanki mantık profesörüdür. Ateist mantık mantık diye çığırtkanlık
yaparken ‘bu Müslümanlar kur’anı anlamada neden mantığı kullansınlar? Bunu
kullanmaları farz mıdır?’ gibi bir soruyu hiç kendisine sormuyor. biz
ateistlere soruyoruz ‘Kur’an’ı beşerin mantığıyla anlamaya bizi niye mecbur
ediyorsunuz?’ Bizim böyle bir mecburiyetimiz yok. Kaldı ki böyle bir
şeyi yapmak Allah Tealayı sınırlamak olur. Biz kur’anı anlamada dinsizlerin
mantığıyla değil İlahi iradenin mantığıyla hareket ederiz. Kur’anında kendine
has özellikleri vardır.
Her şeyi mantık/akıl
halledemez. Dinde esas olan nakildir. Müslümanlar mantığı ve aklı sonuna
kadar kullanırlar, akılla birtakım hikmetlerde anlaşılabilir. Fakat aklı
kullanırken kur’an ve sünnetin dışına çıkılmaz. Akıl sonuna kadar
kullanılır aklın almadığı yerde de teslim olunur. Din de zaten
teslimiyettir.
İddet meselesine dönecek
olur isek;
Herhangi bir sebeple nikah bitse, kadın yeni
bir evlilik için bir süre bekler bu süreye ‘iddet’ denir. Bu iddet neden
var? bu meseleye girmeden önce iddetin Allah Tealanın emri olduğunu Müslümanların
meseleye böyle baktıklarını bilmek gerekir. Bunun hikmeti nedir diye baktığımız da karşımıza
birtakım izahlar çıkıyor. Bunlardan birisi de kadının hamile olup olmadığının
anlaşılması hususudur. İtiraz olarak deniyor ki ‘bugün kadının hamile olup olmadığı
hemen anlaşılır, o zaman iddete gerek yoktur’. evet, bugün kadının hamile
olup olmadığı hemen anlaşılır fakat bu kadının iddet beklemeyeceği manasına
gelmez zira iddet süresi sadece hamilelik durumu belli olsun için değildir. Öyle
olsaydı zaten bir hayz müddetinde kadın hamile olup olmadığı anlaşılıyor 3
hayz süresi bekleyin denilmezdi. Vefat iddetindeki amaca baktığımızda ise kadının
vefa duygularını ortaya koyması meselesini görüyoruz.
En önemli mesele iddet
bekleyen kadının hakkı meselesidir. Dinsizler bunu gündeme getirmezler.
İddet bekleyen kadın kocasının evinde kalacaktır. Günümüz dünyasında boşanılır
ve eşler ayrılır. Adam eski karısını hayvan gibi kapının önüne koyabilir. Halbuki
islamda İddet bekleyen kadının mesken hakkı vardır.
Her ne kadar bütün iddet
bekleyen kadınlar için geçerli değilse de İddet bekleyen kadının nafaka
hakkı vardır. burada bir meseleyi açıklamak gerekecek. Talakın/boşamanın
çeşitleri vardır. Ric’i talaktan sebeple iddet bekleyen kadına nafaka verilir. Karı
koca iddet süresi içinde barışsalar nikahları devam eder. bain talaktan sebeple
boşanan kadın hamile ise doğum yapana kadar nafakası temin edilir. Bain talakla
boşanan kadın hamile değilse de Hanefilere göre nafaka ve mesken hakkı vardır.
İddet bekleyen kadına,
iddet bitmeyene kadar evlilik teklifi yapılamaz ve evlenilmez. böylece İddet süresi
içersinde karı koca arasındaki muhabbet yeniden canlanabilir, tekrar yuva
kurabilirler bu bir fırsattır. Karı koca birbirine dönmese de aileler arasında
yeni duruma uyum için iddet beklemek oldukça önemlidir. Üstelik kadın, iddet
beklerken yeni duruma da adapte olma imkanı bulur. Dinsizler boşandıktan sonra
bekleme diye bir durum yoktur. Zira bunlar evliliği bir nimet olarak görmezler,
evlilik bunlar için bir kağıt parçasından ibarettir. Evlenmeden önce karı koca
olabilirler, Bunlarda yas tutmak, vefa ve kocanın akrabalarına saygı
hissiyatı yoktur. Fakat islamda evliliğin
bir şerefi vardır, bir değeri vardır. dinsiz takımında bu tür hassasiyetleri
beklemek saçmalıktır.
Bir diğer mesele;
İçki haramdır, bu
haramlığı akıl ile anlayabiliriz. Sarhoşluk verir zarar verir vs. dini
hükümlerin bir kısmını böyle akılla anlayabiliriz. Fakat bir kısım hükümlerde
vardır ki ‘iddet’ gibi, bunların gerekçeleri/illetleri akılla tespit edilemez. ancak
yukarıda naklettiğimizi hikmetlerinden bahsedilebilir. Bu tür hükümlere
teabbudi denir. İddet de teabbudi bir hükümdür.
İddetin illeti kadının hamile
olup olmadığını anlamak olmadığı için raporla hamilelik durumu öğrenilmekle iddet
beklemek ortadan kalmaz. Haliyle ateistlerin hamilelik durumu kolayca öğreniliyor
öyleyse iddete gerek yok demeyi bir kenara bırakmaları gerekir. Öte taraftan
neden 4 ay 10 gün, neden 5 ay değil diye bir soruda sorulamaz. Bu Allah’ın emridir. neden namaz 5
vakit ,neden o 3, neden bu 4, neden şu 5…
bu nedenlerin sonu gelmez. Biz Müslümanlar bunun Allah Tealanın hükmü olduğunu kabul
ediyor teslim oluyoruz.
Erkeğin iddeti yok mu?
Bu meseleye girmeden önce, Allah Teala erkek ve kadına çeşitli sorumluluklar görevler yüklemiştir. Evvela bunu bilelim. islam hukukuna göre kadın milyarder olsa ve evlense evine 1 kuruş harcamak
zorunda değildir. Erkek, karısının nafakasını temin etmek
zorundadır. .
Erkek için iddet söz konusu değilse bunda gücenecek bir durum yoktur. kadın
içinde nafaka temin etmek mecburiyeti yoktur.
Erkek için iddetten söz
edilemese de geçici bir evlenme engeli vardır. erkek, karısını boşasa karısının
iddeti bitmeyene kadar kendisine muvakkaten haram olan bir kadınla evlenemez. Mesela
boşadığı karısının teyzesi yahut kız kardeşiyle evlenemez. Boşadığı karısının
iddeti biterse o zaman evlilik yasağı kalkar.
Son olarak dinsizlere
iddet hakkında bir soru
Bir dinsiz, hamileliğin hemen tespit edilemediği bir zamanda yaşasa ve kocası savaşa gitse yahut işe gidiyorum deyip gitse ve 1-4 hafta dönmese bu dinsiz kadın ne yapsın? Şimdiki dinsizlere soruyoruz, böyle bir durumda evlenseniz kocanız gerdek gecesinde sizi bassa, hançeri müsait bir yerinize saplasa ne olacak? Yahut bir gün çıkıp gelse ne olacak?
Yorumlar
Yorum Gönder