Osmanlı'da fesin serüveni
BÖLÜM I
Osmanlıda fesin serüveni
Fes Osmanlıların milli serpuşu idi. Kuzey Afrika’nın batısında Fas
şehrinde icat edilmişti. İsmini de buradan aldığı söylenir. Fas şehri de
osmanlıya bağlı Müslüman bir şehirdi. Esasında fes evliya çelebinin anlatmasına
göre XVII. asırda Cezayir çevresinde var idi. Demek oluyor ki Osmanlıda fes çok
önceden biliniyordu. Fakat resmi olarak II. Mahmud devrinde görülmektedir.
Kemalistlerin anlattığı gibi yunan icadı değildir. Gayrimüslime de sonradan
geçmedir. ecnebi başlığı olduğunu kabul etsek bile bu dine aykırı değildir.
(İleride anlatacağız)
Osmanlı tarihinde inkılap denince akla en evvel II. Mahmud gelir. Bektaşi
tekkelerine Nakşibendi şeyhlerini getirmesi üzerine de bir takım ehlisünnet
dışı unsurlar (mesela o devirdeki Bektaşiler, kızılbaşlar, aleviler) padişaha
gavur padişah demişlerdi. Gavur padişah sözü kılık kıyafetten ziyade anlattığımız mesele doğrultusunda ortaya çıkmıştır.
kaptan-ı derya koca Hüsrev Paşa maiyetindeki askerlerin başına
Tunus taraflarında gördüğü fesi giydirmişti. Bu askerler başlarında fes ile
Cuma selamlığına çıkmışlardı. Sultan mahmud’da bunu görünce pek beğenmiş
askerlerin giymesini istemiştir. Bu fes ismi verilen serpuşun şer’an ve örfen uygun olup olmadığını öğrenmek için bab-ı fetvada bir meclis toplandı. En nihayetinde fes dini sınırlar
içinde kaldığından islam hukukuna uygun görülmüş ve kabul edilmişti. II.
Mahmud 1828’de bütün asker ve memurların fesi giymesini istedi. Tunus’dan
50.000 fes sipariş edildi. fes nizamnâmesi de çıkarılarak askere fes giymesi
kuralı getirildi. Halk fesi çok beğenmişti talebi karşılamak için ülkenin çeşitli
şehirlerin de fes üretmek için ilk adımlar atılmaya başlandı. Feshaneler
kuruldu, fesler üretilip satışa sunuldu. Fes Nizamnâmelerine göre Cüppe ve sarıklı fes
ulemaya mahsustu, memurlar ise dal fes denen sarıksız fesi giyecekti, halk ise bu hususta serbestti. Ayrıca memur takımının elbiseleri ayrıntıları ile belirtilmişti. En
önemli husus da Fes uğruna ayaklanmalar olmamış, kimse yargılanıp
öldürülmemiştir.
Serpuş denilen şapkayı o devirde takmak kafir olmakla bir
tutulurdu. Hatta kafirin pis ve azılı olanına ‘şapkalı gavur’ denirdi. fes
Osmanlılık alameti, şapka ise kafirlik alametiydi.
Fes, keçeden yapılır. farklı şekil ve modelleri vardır. Yaşlısı,
genci, bekarı, kabadayısı, züppesi, memuru, çocuğu, alimi hepsi ayrı bir tarzda
fes kullanırlardı. Gümüşle altında süslenmiş fesler dahi olurdu. Bunlarda
kalıplarına göre isim alırlardı (azizi, mahmudi, hamidi
gibi). Festen çok kişi ekmek yerdi. Pek çok fes dükkanı vardı. Bu adete bir
sanat haline gelmiştir. Tunus ve Avusturya malı fesler popülerdi. Fes ile
ilgili tabirler ve şiirler de üretilmiştir. Hasılı bu kültürümüzüm bir
parçasıydı. Olmazsa olmaz denebilecek kadar günlük hayatta önemli bir yeri
vardı. Gravürlerde Osmanlı kadınlarının fes taktıkları fesin etrafına sarık
sarıp aşağıdan bağladıkları görülür. Fes takılıp üstüne türban bağlandığı da
olurdu. Ulema fese beyaz sarık, halktan kimseler de çeşitli renklerde sarıklar
sararlardı. Sarıksız feslerde vardı ki buna dal fes denirdi. Avrupa bile
Osmanlı serpuşu olan festen etkilenmişti. Ancak 100 küsur sene ayakta kalabildi…
Cumhuriyetle birlikte bu sanat ortadan kalkmıştır…
fes ile alay etmeden önce akılda bulunması gerekli malumat: Milli Mücadele döneminde görev yapan Birinci Büyük Millet Meclisinin mebusları fesli ve sarıklıydılar bunların fotoğrafları da vardır. Mustafa kemal dahi fes takmıştır.
BÖLÜM II
Kemalist zihniyetin soruları
Sorular:
1- fes 2nci mahmut doneminde neden kullanilmaya başladi?
fes(kiyafet nizamnamesi kanunu)
2- fesi hangi milletten gorüp de örnek aldik nerde urettik ve o
dönem fes takan milletler hangileridir?
3 - 1826 baslayip-1829 yilinin sonunda kadin ve din adamlari haric
herkesin takmasina neden zorunluluk getirildi?
4- o dönemde fes ıcin ayaklanan halka fetva verilerek caizdir diye
neden dayatma yapildı?
5- 10 Ekim 1908 yilinda yapilan boykotta Avusturya’yı protesto eden
halk başlarındaki fesleri çıkartarak yerine, işlemeli arakıye ve keçe
külahlari neden giyerek protesto ettiler?
1908 de yayinlanan gazete yazisindan bir kesit sunayim sizlere
(İstibdat, başımızda püsküllü bir belaydı. Hamdolsun onu defettik, ikinci
püsküllü bela da bu Avusturya ticaretidir. Şimdi onun istilasından
başımızı kurtarmak için, püskülünü attık, milli kıyafetimizin en
eskilerinden olan bu hürriyet feslerini (keçe külah) giydik. Avusturya’nın
Balkan şube-i ceziresinde oynadığı külah kapma ve kaptırma politikası bizi
de külahlarımızı değiştirmeye mecbur etti)
Cevaben:
1-padişah fesi görmüş ve beğenmiştir. Çağdaş kıyafetler istediği
içinde fesi askerin başında görmek istemiştir. biz padişahın bu icraatından hoşnut değiliz.
2-yukarıda anlatıldığı üzere fes Osmanlıda çok önceden
bilinmekteydi. Tunusta, cezayirde hatta mekkede Müslümanlar fes giyiyorlardı. Haliyle
fesin batı ile yunanlılar ile bir ilgisi yoktur. buradan onlara da geçmiştir. Müslim
gayri müslim fesi kullanmıştır.
3-herkese takma zorunluluğu yoktu halk serbestti. Kimse de fesi takmadı
diye cezalandırılmazdı.
4-halka hiçbir şekilde dayatma yapılmadı. fesin aleyhine ayaklanma
olmamıştır. Yukarıda bahsettiğimiz üzere halk fesi çok sevmiş ve talep etmiştir.
Hükümette talebi karşılamak için üretime geçmiştir.
5- Avusturya, bosnayı işgal etmişti. Meşrutiyetten sonra da bosnayı
ilhak ettiler. Yani ‘bosnayı Avusturya toprağı ilan ettiler. Hal böyle olunca
halkta Avusturyadan gelen fesleri boykot etti. Fes boykot edilince yerli üretim
fesler yetmedi. Halk, keçe külah gibi çeşit çeşit başlıklar kullandılar. 1908 senesi
gazete yazısında ‘2. meşrutiyet ilan edilince, jön türkler, abdülhamidin
istibdatından bahsederek kurtulduk diyorlar. dikkat buyurun 'Gazete yazısında fesi bize zorla
giydirdiler, fesi sevmiyoruz ' demiyor.
BÖLÜM III
Müslüman başlığı nasıl olmalıdır?
Cumhuriyet taraftarları sarığın arap adeti olduğunu söylemektedirler. Neredeyse her kelamları gibi bu da doğru değildir. Hem sarık arap adetiyse, şapka hunların adeti, bu yüzden mi kanunla herkese zorunlu kılındı.
Sarık, Peygamberlerin sünnetidir. Araplardan gelmedir, peygamberde
araptır. Biz Müslümanlarda Arap olan Allah resulünü takip ettiğimizden arap
mukallidi olmuş oluyoruz. Sarığı cahiliye arapları da giyerdi. Fakat bu tanzim
edilmiştir. mesela Cahiliye arapları kabeyi çıplak tavaf ederdi, bu da tanzim
edilmiştir. Kısacası cahiliye araplarında olan pek çok şey islama göre tanzim edilmiştir.
Denebilir ki ‘sarık araplardan gelmişse de Arap örfü değildir’. Sarığı
peygamber giymiş ve sarık islam’ın olmuştur. Yani sarık tabiri caizse
Müslümanın malıdır. Peygamber efendimiz sarığı, müşriklerle aramızdaki fark
olarak görmüştür. Yani sarık mümin-kafir arasını temyiz eder. Osmanlıda ise
fes, gayrimüslim tebaa ile Müslümanların ayrılmasında sosyal bir işlev
görmekteydi. Hatta fesin milli, şapkanın ise gayrı milli bir unsur olduğu kabul
ediliyordu. Ömer Seyfettin, ‘Primo Türk Çocuğu’ eserinde bunu anlatır.
Sarık örfi ise tavaf nikah Arafat da örfi olmuş olur. Bu da çok
sakat bir düşüncedir. Sarık müminin izzetidir. Sarığı teşvik eden pek çok hadis
vardır. Sarıkla namaz kılmanın faziletleri kitaplarımız da uzun uzadıya anlatılmaktadır. Sarık
kültüreldir deyip inkar yoluna gitmek Müslümanın asla yamayacağı bir iştir. Sarıksız
adama günah yazılmaz fakat Sarık islam şiarı olduğu için sarığa küfretmek, alay
etmek, kişiyi kafir yapar..
Şapka meselesi
Osmanlı alimi pir mehmed üskübi’nin muinül mufti isimli eserinde
‘kasden kafire benzeyen, hıristiyan kıyafeti giyen, zünnar kuşanan, Mecusi
külahı giyen kafir olur denilmektedir. Fakat denir ki ‘islamı hafife almak için
bu sayılanlar yapılırsa kişi günahkar olur. Kafirlerin simgesi, üniförması,
şiarını giymek küfürdür denmiştir. Kafirleri andıran kıyafetleri giymek ise
yerine göre haram, yerine göre mekruhtur denilmiştir.
Diyanet işleri reisi Rıfat börekçi, kemal paşanın şapka İnkılâbını
desteklemek için din namına ağır cinayetler işlemiştir…akide, fıkıh hadis
kitaplarında mü’minin kıyafetlerinin sınırları çizilmiştir. Alimler ‘kim bir
kavme benzerse ondandır’ Hadisi şerifini hüccet olarak ortaya koymuş ve bunun
üzerine fıkhi meseleleri bina etmişlerdir. Şimdi kalkıp da bu hadis-i şerifi
ilimle uzaktan yakından alakası olmayan insanların internet yazıları ile
zayıftır şişmandır diye tartışmaya açması cehaletten başka bir şey değildir. Bu
hadise binaen denilmiştir ki kafirin şiarı olmayan meselelerde kafire
benzemekte beis yoktur. şapka da kafirin alameti olduğu için zaruret olmadan,
bilerek isteyerek giyilmesi kişiyi kafir eder denilmiştir. Mızraklı İlmihalde
şapka, haç ve zünnar ile aynı kefeye konmuştur. Fesin ise dinen bir mahsuru
yoktur, alnı da örtmemektedir. Din kılık kıyafeti mi karışırmış demeyin, devlet
karışabiliyor da din neden karışamayacakmış?
Yorumlar
Yorum Gönder