Türkiye'de şapkanın serüveni

BÖLÜM I

Türkiye’de şapkasının serüveni

Şapka inkılâbının yapılmasıyla müslümanlar fevkalade rahatsız olmuşlardır. Hatta denebilir ki şapka inkılâbı Müslüman Türk milletini en ziyade rahatsız eden inkılâbların başında gelir. Şapka takmanın dinsizlik alameti olması huzursuzluğun en büyük sebebiydi…

Kemal paşanın kılık kıyafetlerle ilgili planları 1919 senelerinde başlar, kendisine bir sohbette şapka konusu sorulunca ‘tesettür ve fesin kalkacağını, şapka giyileceğini’ söylemiştir. Seneler sonra da bu husustaki çalışmalarına başlamıştır. İlk defa 24 ağustos 1925 tarihinde elinde panama türü şapkası ile Kastamonu’da millete şapkayı tanıtmıştır. Konuşmasında, Çağa uygun kıyafetler giyileceği bu uğurda gerekirse kurbanlarında verileceğini söyler. Kemal paşa, Kastamonu’da şapka ile gezmiş, halkın reaksiyonunu ölçmek istemiştir. Zira bir inkılâbın başarıya ulaşabilmesi için halkın bunu benimsemesi gerekirdi…

Kemal paşa, şapkayı halka kabul ettirmek maksadıyla çalışmalarına konuşmalarına başka şehirlerde de devam etmiştir. Gazetelerle de şapka lehine reklamlar verilmiştir. Paşa, Kadınların kıyafetleri hakkında da konuşmayı ihmal etmemiş ‘kadınların yüzlerini açmalarının gerekli olduğunu’ dile getirmiştir. Hasılı şapka inkılâbının fitili Kastamonu’da ateşlenmiş, şapka Müslüman Türk milletine hoş gösterilmeye çalışılmıştır. Şapka inkılâbının yapılması çeşitli sebeplere dayandırılır. Bu sebepleri burada zikretmeyeceğiz zira bu sebeplerin hiç birisi ehlisünnet Müslümanların nazarında muteber olamaz.

Şapkayı ilk olarak mayıs 1925’de donanma askerleri, muhafız birliği sonra da kara kuvvetleri kullanmaya başlamıştır. Aynı senede Diyanet reisi Rıfat börekçi ‘islamiyetin özel bir elbisesi yoktur’ demiştir. Şapka giymek, çıplak olmak medeni ve uygar olmakla bir tutulmuştur. Tesettür, peçe, sarık, cübbe ise gericilik, yobazlık olarak görülmüştür. şapka kanunu ise ilk defa konya mebusu Refik bey dile getirmişti. Muhalefet eden, şapka inkılâbının aleyhine beyanlar da bulunan mebuslar olmuşsa da kanun 25 kasım 1925’de oy çokluğuyla kabul edilmişti. Rıfat börekçi, halkın dinsizlik alameti olarak gördüğü şapka hakkında ‘namaz da giyilse de beis yoktur’ mealinde bir genelge dahi yayınlamış, camii cemaatini şapka giymesi yönünde teşvik etmiştir…

 

(Tarihte bir benzeri daha olmayan kanunun metni)

Kanunda kısaca diyor ki ‘hali hazırda giyilen şapkayı memurların ve Türkiye halkının giymesi mecburidir, buna aykırı giyinmek yasaktır’. Bu kanun çıkınca bilhassa doğuda ayaklanma sesleri duyulmaya başlamış zira insanlar şapkayı ‘Hıristiyanlığın sembolü kabul ediyorlardı. kayseri, sivas, Giresun, rize, Erzurum ve başka şehirlerde şapka prostesto edilmişti. Muhalifleri susturmak maksadıyla da Ankara istiklal mahkemesi devreye girdi. Netice de ‘sarıktan vaz geçmeyen, şapkayı reddeden müslümanlara idam cezası başta olmak üzere muhtelif cezalar verildi.

BÖLÜM II

Şapka uğruna işlenen cinayetler

(Ayağında giyecek ayakkabısı olmadığı halde şapkaya mecbur edilen Türk halkı)

Şapka kanunu kabul edilince insanlar şapka arayışına girişmişlerdi. Şapka satan yerlerde izdihamlar olmuş, avrupadan şapka ithal edilmiş. Memurlara ise borç verilmiş yahut taksitle zorla şapka aldırılmıştır. Amerikalı bir seyahat yazarı Richard Halliburton bu içler acısı durumu şöyle ifade etmektedir. ‘Türk erkekler korkudan buldukları her şeyi kafalarına geçiriyordu. Kadın şapkası, çocuk bonesi, opera başlığı metal kask... Avrupalılar bu komik duruma kahkaha atıyordu’. Paraya en çok ihtiyaç olunan devirde şapka fabrikası kurulmuştur. Bunula da övünülmüştür…

İstiklal mahkemeleri, ilk zamanlarda asker kaçaklarına bakarlarken zamanla görev sahaları genişletilmiş ve çeşitli suçlara da bakar olmuşlardı. Bu mahkemelerde delile gerek duyulmaz, ceza verilir ve hızlı bir şekilde uygulanırdı. Meclisteki bazı millet vekilleri bu mahkeme ismi verilen, kanuna vicdana aykırı cezalar veren zalim düzenin denetlenmesi, cezaya çarptırılmasını dahi istemişlerdi. Ülkenin pek çok yerinde ‘din elden gidiyor’ diye ayaklanmalar artmıştı. İnsanlar şapka inkılabına karşı çıkıyorlardı. Seyyar istiklal mahkemeleri ise bu ayaklanmaların önüne ‘insanları katletmek, cezalandırmak suretiyle’ geçmeye çalışıyordu.  

İskilipli atıf hoca 1924 senesinde yayınladığı Frenk Mukallitliği ve Şapka isimli eserinde şapkanın şeriata uygun olmadığını ifade etmişti. Bu eser ve halkı isyana teşvik ediyor gerekçesiyle istiklal mahkemelerinde yargılanmış ve nihayetinde mahkeme ‘şapka kanunundan önce çıkan şapka karşıtı kitap için’ birkaç kişiyle birlikte Atıf hocayı da idam etmişti. Sonradan Kemalistler Atıf Hoca İngiliz sempatizanıydı diyerek idamı meşrulaştırma çabasına girdiler, halbuki Cumhuriyetin kurucu kadrosunda da İngiliz sempatizanları vardı. İngiliz sempatizanı olmak niye suç oluyormuş bunu da anlamak güçtür. Atıf hocanın şapkadan sebeple asıldığına şüphe yoktur. Mahkeme kayıtları açık ve nettir.

Çeşitli protestolar

Erzurumda şapkaya karşı ayaklanma çıkmıştı, neticesinde insanlar ölmüş. Sokağa çıkma yasağı ilan edilip failler aranmıştır. Ayrıca hükümet bir ay sıkı yönetim ilan edip uyduruk bir mahkeme kurdurtarak suçlu bulunan kişileri idam etmiştir. Ayaklanma devam edince, Bakanlar kurulu kararıyla istiklal mahkemesi Erzurum’a gönderilmiştir. Askeri müdahaleden sonra failler bulunup, şapka ve yenilik karşıtı olmaları sebebiyle cezaları verilmiştir.

Rize de Müslüman ahali şapkayı protesto mahiyetinde yürüyüşlerde bulunmuşlardı. Yürüyüş ciddi bir hal alınca, hamidiye zırhlısı ile rize topa tutulmuştu. Ele geçirilen Müslüman ahali istiklal mahkemelerinde insafsızca yargılanmışlardı. Şapkayı bahane edip yağma yapan eşkıyalarda alınan sert tedbirler neticesinde bozguna uğratılmıştı.

İstiklal mahkemesi 26 kasım 1925 tarihinde soluğu Sivas da almış, şehirde bir takım devlet memurlarını sorgulamış. Bir kısmını şapkaya muhalefetten suçlu bulup cezalandırmıştı. Ardından kayseriye giden mahkeme heyeti bu sefer tarikat üyelerinin peşine düşmüştü. Burada da çeşitli tutuklamalar ile cezalar verilmişti.

İstiklal mahkemelerinin genel olarak durumuna bakacak olursak ‘bu mahkemelerde kaç kişi yargılandı bilmenin imkanı yoktur. seyyar olarak çalışan mahkemeler cezayı verir, ceza hemen tatbik edilirdi. Bazı yerlerde 50-100 kişi birkaç günde yargılanır cezaları öyle verilirdi. Bazen de mahkumlar Ankara’ya gönderilmiştir. Şapkaya karşı protesto Kemalist rejim tarafından ayaklanma/isyan olarak isimlendirilmiştir. Netice itibariyle yüzlerce insan çeşitli suçlar isnad edilerek muhtelif cezalar almış ve bir o kadarı da idam edilmiştir. İdam edilenlerin cesetleri bazen ailelerine verilmemiş alelade gömülmüştür. Bu zülüm sadece şapka için yapılmıştır. Yapılan diğer zülumleri de siz düşünebilirsiniz…üstelik kemalistler bu anlatılanları kendi kaynaklarında kahramanlık hikayeleri olarak anlatırlar. Şapka giymek, musul fethinden üstün dahi görülmüştür… mezarlardaki sarıklar dahi kırılmıştır.

1930-1946 seneleri ‘tek parti’ dönemi olarak isimlendirilir. Bu dönemde muhalefet yoktu, her türlü muhalefette yok edilirdi. Kemal paşa ölünce ertesi gün İsmet İnönü cumhurbaşkanı olmuş. Batılılaşma hareketi tüm hızıyla devam etmişti. kılık kıyafet yasakları için güvenlik güçleri azami dikkat göstermişlerdir, kılık kıyafeti uygun olmayanlara cezalar verilmiştir. Şapka giymeyenlere verilen ceza HDP milletvekilinin 2015’de verdiği kanun teklifi ile kaldırılmıştır.

Şapkayı savunanlara sorulacak en ibretli soru ‘şapka inkılabı olmasaydı ne olacaktı, çok mu gerekliydi?’ bu soruya Halide edip Adıvar ”Şapka kanunu bu dönemde girişilen devrimlerin ilki ve en göz alıcısı olmakla beraber, aynı zamanda en beyhude, en anlamsız ve en sathisi (yüzeyseli) idi.” Şeklince cevap vermektedir. Cevabınızı yorum olarak yazabilirsiniz.

Bir daha ki bölümde II. Mahmud devriyle ilgili birtakım sorulara cevap ve islamın kıyafeti başlığı altında bir kısım izahatda bulunacağız. Hayırlı günler dilerim…

kaynaklar

S. Sarısaman, Cumhuriyetin ilk yıllarında kadın kıyafeti meselesi, Ankara Üniversitesi Türk inkılâp Tarihi rnstitüsü Atatürk yolu dergisi, Sayı 21, 1998

M. Kansu, Erzurum’dan ölümüne kadar Atatürkle beraber 2009

Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, 1997

E. Aybars, İstiklal mahkemeleri, ayraç yayınları 2009

M. Goloğlu Devrimler ve tepkileri, 2011

M. Tunçay, Türkiye cumhuriyetinde tek parti yönetiminin kurulması, 2010

N. Çiçek https://www.timeturk.com/tr/2012/12/12/sapka-yuzunden-rize-bugun-bombaladi.html, 2012


Yorumlar

Popüler Yayınlar