rum suresi hakkında ortaya atılan iddialar

 Bu yazımızda bir vatandaşın rum suresi hakkındaki iddialarını konuşacağız. Vatandaş kaynaklarıyla hazırladığı 1.5 saatlik videosunda rum suresinin mucize olmadığını ispatlamaya çalışmıştır. Bu yazımız  videonun 23:41 dakikasından önce anlattıklarına reddiye sadedindedir. videonun diğer kısımları başka bir yazıda ele alınacaktır. Vatandaşın sözleri eğik yazıyla belirtilmiştir. 


GİRİŞ


vatandaşın islam tarihine dair videoları incelendiği takdirde görülecektir ki ‘kendi lehine olan her türkü rivayeti hiç sorgulamadan kabul etmektedir’. burada her şeyden önce kendisine ve takipçilerine şunu sormak lazımdır: ‘Tarih, babanızın çiftliği midir ki istediğiniz gibi fink atacaksınız?’. asırlardan beri bir kesim bilginler tarihten gelen rivayetlerin sıhhat tesbiti üzerine kafa patlat mışlardır. yarım gram ilmi namusa sahib olan yahut tutarlı, samimi bir insan bunları görmezden gelerek konuşabilir mi? bunları hiç bilmese, farkında olmasa dahi tarihi rivayetler içinden keyfinine, lehine göre rivayet seçip bunu en doğru ilan etmez! bunun üzerine hiçbir şekilde hüküm bina etmez. bu vatandaş tarihi rivayetlere keyfi yaklaşıyor. hakikati aramak gibi bir davası olmadığını buradan bile anlayabilirsiniz. her meselede olduğu rum suresi meselesinde de çarpıtma ve yalanlarla saf dimağları ifsad ediyor… 


tarih konusunda konuşan, ahkam kesen fakat tarih usulü hakkında bir kelam etmeyen bu vatandaşa kimler itimad eder? bu vatandaşın kitelesine, takipçilerine bakılırsa ne derece kaliteli bir insan olduğu, ne derece ciddiye alındığı ortaya çıkacaktır. (vatandaşın kitlesini video altlarındaki şahıslara ve yaptıkları yorumlara bakarak rahatlıkla görebilirsiniz, 1000 küsur yorum varsa içinde 10 tane tenkid bulamazsınız. Daha doğrusu ciddiye alınacak bir tenkid bulamazsınız. Vatandaşın Takipçileri "aydınlandık, gerçek islamı anladım, islamı bıraktım, büyüksün, sen bizim peygamberimiz, tanrımızsın, waoww nasıl da araştırmış…"şeklinde yorum yapmaktan öteye gidemeyen kimselerdir. 


tarihten bu kadar bahsedip de tarih usulünden (geçmişten gelen rivayetlerin doğruluğunu ölçmedeki yöntemlerden) bahsetmeyen kimsenin samimi hakkı, arayan bir kimse olduğuna ancak ahmaklar inanır! hemen hemen her dinsiz/islam düşmanı kimseler gibi bu vatandaşın da usulden mantıktan bahsetmemesi biz müslümanlar için şaşılacak iş değildir. 


bir diğer mesele…


Cahil dinsizler kendini islama nispet eden kim varsa bunların yazdıkları üzerinden islama saldırıyorlar….Bu şahıslar islamın mutlak temsilcileri yahut ana omurgası mıdır? diye, hiçbir dinsiz sorgulamıyor. Yine cahil dinsizler ihtisas gerektiren dini metinlere bakarak kendilerini dinde söz sahibi bir konuma çıkarıp ‘işte müslümanlar buna inanıyor, falan ayet bu zaman indi, falan sure bunu anlatıyor….’ diyerek islam adına konuşuyorlar… bu da bir başka garabettir.


Gaybi haberler


Biz müslümanlara göre bazı ayetler gaybi haberler içermektedir.  gaybi ihbarat içeren ayetler alimler tarafından i’cazul kur’an isimli eserlerde yer etmiştir. Rum suresi ayetleri de bunlardandır. Ayete göre kısaca "rumlar ilk etapta mağlub oldular fakat birkaç yıl içinde farslara galib geleceklerdir."   zemahşeri bu ayetin kur’anın Allah katından geldiğinin delili olduğunu söylemektedir. 

meseleyi kısaca meseleyi özetleyecek olur isek: 


Rumlar, ehli kitap oldukları için müslümanlar, fars ve rumların savaşında rumları tutmaktaydı. Farslar ise mecusi idi. müşrikler de bunları tutuyorlardı. farslar, rumlara galip gelmiş, haliyle müşrikler bayram etmişti. müslümanlar ise üzülmüşlerdi. müşrikler bu zaferden cesaret almış olacaklar ki ‘mecusiler nasıl rumları yendiyse bizde sizi yeneceğiz’ mealinde Müslümanlara karşı konuşuyorlardı. rum suresinin ilk ayetleri de bu zamanda nazil oldu. (yani Bu ayetler indiğinde rumlar, farslar karşında erişmiş haldeydiler. Hiç kazanmak ihtimalleri de yokdu). Ayetler indikten sorma hazreti ebubekir efendimiz ‘Rumlar yakın zamanda galip gelecekler’ diye müşriklere söyledi.  bunun üzerine bunlar iddialaştılar. 


ayetteki bid’i sinin ifadesi araplarda 3-9 sene arasına tekabul etmektedir. iddiadan 6-7 sene kadar sonra sonra Rumlar, farslara galip geldiler. hazreti peygamber ebubekir efendimizin kazandığını tasadduk etmesini emretmiştir. (bazı kafirler bu iddialaşma üzerine ‘madem caiz değil, o zaman niye iddiaya girişildi diyorlar’. halbuki bu iddialaşma henüz darülislamda gerçekleşmemişti. bu zamanda caiz görüldü)


Vatandaş diyor ki" İnsanlar, ‘neden müslüman oldum’ gibi açıklamalar yaparken hep rum suresinden örnek vermişler. adeta tartışılmaz net bir mucize varmış gibi bir yargıya kapılmışlar. bende madem öyle bütün kaynaklarıyla bütün tarafıyla bir video yapayım istedim. 


-vatandaşımız zannediyor ki müslüman olanlar hep rum suresindeki mucize üzerine dönüp dolaşmış, bu hadiseden ibret alarak müslüman olmuşlar. demek istiyor ki insanların müslüman olmasındaki amiller oldukça kısıtlıdır. işte bu amillerden bir tanesi de rum suresidir. Mevdudi ve taberiden başka tefsirden haberi olmayan vatandaşımızın ‘delailün nübüvve’ literatüründen haberdar olması beklenemez.  


Vatandaş diyor ki "hemen hemen her olayla alakalı 10-15 tane farklı aktarım var. ayetin hangi dönemde indiği de meçhul tamamen ısmarlama şekilde tarihlendirme yapıyorlar. mesela ayetteki yenildi ve yenilecekler kelimelerinden hareketle romanın ilk kaybettiği bir savaş buluyorlar ve ardından da 627 yılındaki ninova zaferine kadar bunu uzatıyorlar. ayet en geç 618’de inmiş olmalı yoksa referansa uymuyor….farklı tarihlendirmeler yapıyorlar. oldu olacak o doğmadan önce rum suresindeki ayetler geldi deyin. bir tane kaynak, bir tane rivayet yok. bir tane hikaye yok. 612’den başlıyor, 627’ye kadar 15 yıllık bir süreci kaplıyor ayetin inmiş olabileceği dönem. zaten kur’an 20 senede indi. belki de bu ayet tam da roma kazanacakken indi. her ayetle her sureyle alakalı o kadar çok ihtilaf var ki bugün hangi esbabı nüzul kitabına baksak hemen her sureyle alakalı ihtilaf vardır. mucize tüccarları da işlerine geleni seçiyor. 



-nuzül sebebleri akla dayanmaz. (yani bunlar aklın gayretiyle ortaya konmuş değildir). bunlar ya semaya (işitme yoluyla) yahut müşahadeye (görme yoluna) istinad eder. Bir kimsenin başından geçen hadiselere ya şahit oluruz, ya da işitiriz. demek oluyor ki bizatihi olayların içinde olan sahabilerin rivayetleriyle ancak nüzul sebebleri bilinebilir. hiçbir alim göstermezsiniz ki ‘aklıyla hesab yapmış, ortaya nüzul sebebi yahut nüzul tarihi atmış olsun’. kaldı ki sebebi nüzul hakkında sahabeyi terk ederek akıldan konuşmak ittifakla caiz değildir. 


sahabeden sonra gelen tabiiler, sahabeden ilim aldıkları için bunlarda nüzul sebeblerine dair rivayet nakletmişlerdir. bunlarda islamda kaynak sayılmaktadır. Elbette bu rivayetler kabul edilirken bir takım şartlar aranmıştır. vatandaşın iddia ettiği gibi müslümanlar "işlerine geleni alıyor, işlerine gelmeyeni siliyor" değildir. öyle olsaydı en başta bu vatandaş ‘her sureyle alakalı ihtilaf var…’ diye konuşmazdı. 


nüzül sebebi olarak nakledilen rivayetlerin müslümanlar nazarında muteber olabilmesi için bu rivayetlerin senedlerinin muttasıl ve merfu’ olması gerekir. her iki şart bir arada olmalıdır ki rivayet sahih kabul edilebilsin.


kitaplarda bir ayetin birçok iniş sebebi olduğu görülmektedir. vatandaşımız da buna dikkat çekmiştir. en başta şunu söylemelidir. ‘bu çeşitlilik müslümanlar aleyhine bir durum teşkil etseydi, müslümanlar bunu teke indirmezmiydi, yahut gerekli düzenlemeyi yapmaz mıydı?" demek oluyor ki rivayet çeşitliliği Müslüman aleyhine değildir. müslümanlara ‘katliamları, zülmleri kendi tarihlerinden sildiler, gerçekeleri gizlediler’ iftirasını atan kafirler… hiç kendilerine sormuyorlar mı: Müslümanlar bizim bugün çelişki diye anlattığımız rivayetleri niye silmediler?" ne yazık ki kafirler bu hususları düşünemiyorlar. 


nüzul sebebini farklı anlatan rivayetlere gelince, bu farklı rivayetler karşısında elbette takib edilecek bir metod vardır. müslüman, kafirler gibi pazardan karpuz seçer tarzda rivayet seçmez. usul alimlerimiz asırlar evvelinde nüzul sebeplerini farklı anlatan rivayetleri kritik etmenin şartlarını zikretmişlerdir. biz bu şartları BÜTÜN RİVAYETLERDE işletmekteyiz. (kafir ise eline bir kitap alır, kitap içinde lehine olanları alır, aleyhine olanları atar, bunun tek kriteri keyfidir. bir başka günde başka bir kitap alır, bu zamanda keyfi yerinde değilse daha farklı bir metot takip eder)


Alimlerin beyan ettiği bu şartları kısaca aktaracağız:

nüzul sebeplerini farklı anlatan rivayetten birisi sahih diğeri sahih değilse, sahih olan alınır. (sahih olmasının şartını yukarıda yazmıştık, tafsilatı varsa da lüzum yoktur).


nuzül sebeplerini farklı anlatan rivayetlerin her ikisi de sahih ise bu iki rivayetden hangisi müşahadeye dayanıyorsa bu kabul edilir. bu islam aleminde bir tercih nedeni olarak müşahade öncelikli kabul edilmiştir.


nüzul sebeplerini anlatan rivayetlerin her ikisi müşahadeye dayanıyor(yahutta aralarından birisini tercih edecek bir sebeb yoksa) ve bunlar sahih ise bu takdirde de, bu iki hadis arasındaki zaman farkına bakılır, eğer bunlar birbirine yakın zamanda söylenmiş sözler ise, bunların arası cem edilir. bu iki sahih haber zaman bakımından birbirine uzak zamanlarda söylenmiş iseler (cem olmaz) demek oluyor ki bu ayet mükerrer nazil olmuş olabilir. (bir ayet, bir kereye mahsus inecek diye kat'i bir şart yokdur. Kafirde kendi kafasından bu şartı koyup, müslümana bunu dayatmağa hakkı yokdur)


Şimdi, türkçe makalelerden mükerrer nüzulu kabul etmeyen alimleri gündeme getirecek dinsizlere deriz ki: ‘bu gündeme getirdiğiniz alimler sahih olupta farklı nüzul sebeplerinden bahseden rivayetler karşısında ne yapmışlar? mesela rum suresi hakkında ne demişlerdir? ne yapmışlarsa kabul edecek misiniz? (mükerrer nüzul, bir ayetin indikten sonra, tekrar farklı bir zamanda inmesine denir) 


vatandaşımız videosunda rum suresinin nüzul tarihi için diyor ki ‘bir tane kaynak, bir tane hikaye, bir tane rivayet yok. 612-627 arası diyorlar’ demekliğine bakarsak, alimlerin mükerrer nüzul var mıdır yok mudur tartışmasını gündeme getirdiğini görürüz. Bu tartışmanın hiçbir önemi olmadığını anlamak için mükerer nüzulu kabul eden ve "rivayet, hikaye, masal" çeşitliliğine neden olan alimler ‘rumların, farsları yenmesi hakkında ne diyorlar?’ vatandaşımız yine bunu atlıyor. temel meseleden sapıp ancak laf kalabalığı yapıyor. 


Bakınız rum suresinin mekki olduğuna dair ittifak vardır. (aşağıda tafsilatı verildi) vatandaşımız diyor ki müslümanlar rum suresinin indiği tarihi "612-627 arasında bir sene dilimine yayıyorlar, surenin ne zaman indiği belli değil". Aleni bir şekilde yalan söylüyor. 


tirmizi rivayetinde bedir günü rumlar, farslara galip geldi. bunun üzerine rum suresindeki ayetler nazil oldu’ mealinde bir hadis vardır. bedir muharabesi 624 senesinde yapılmıştır.  Halbuki bedir muharebesi hicretten sonradır. rum suresi ise ittifakla mekki sure olduğunu söyledik... (hicretten evvel inen surelere mekki denir). Bu meseleyi kaynaklarıyla işleyeceğiz. 


Alimler bu surenin iniş tarihi hakkında ihtilaf ederken, "Birisi 600 de indi diyor, birisi ise hayır, 600 de indi diyen yalan söylüyor, 620 de indi diyor " şeklinde bir ihtilaf yokdur. Vatandaşımız meseleye o kadar uzaktır ki böyle zannediyor. Bakınız, suredeki kıraat farklılıkları sebebiyle alimlerden bazısı rum suresinin iki defa nazil olduğunu söylemişlerdir. rum suresinin iki defa nazil olduğunu beyan eden (yani mükerrer nüzulu kabul eden) alimlere itibar edilirse bile zaten ortada bir mesele kalmayacaktır. zira bu surenin, hem farsların, Romalıları bitirdiği dönemde, hem de sonraki dönemde farklı bir kıraat ile indiğini kabul etmiş olacaklardır. 


"rum suresi iki defa nazil olmadı, mükerrer nüzulu ben reddediyorum” da denirse, o halde mükerrer nüzulu reddeden alimler Rumların, farslara galip gelme mucizesi hakkında ne söylediklerini kabul etmek zorundayız. Nitekim bunlar da böyle bir mucize olduğunu kabul etmişlerdir. 


mükerrer nüzulu reddeden alimler "bu surenin bedir savaşı esnasında indiğini söyleyen" hadis hakkında, hadisin ravileri arasında olan atiyyetül avfinin zayıf olması sebebiyle bu rivayete mesafeli olunması gerektiğini söylemişlerdir.  Taberi de camiul beyanda yukarıdaki hadisi naklederken nüzulden değil, tefsir den bahseder. Kısaca nakletmek gerekirse (""Allah bize müşriklere karşı yardım etti, rumlara da, farslara karşı yardım etti. "Müminler Allahın verdiği zafer sayesinde sevinecekler"" ayetinin tefsiri budur"). Bu hadisten anlaşıldığı üzre, rum suresi çoktan inmiş, zira peygamber rum suresini hadisten anlaşıldığı üzre tefsir etmiştir. Bununla beraber ebu said el hudriden gelen diğer bir rivayette nüzulden bahsetmediği için bahsi geçen rivayette ızdırap olduğu söylenmiştir. Yani netice olarak "mükerrer nüzulu reddendenler de kabul edenler de rum suresinin mekki olduğu hususunu inkar etmezler. itibar görmeyen rivayetleri gündeme getirmek çocuk işidir. 


ayetlerin nüzul sıralaması dahil, yani ilk inen ayet hangisi son inen ayet hangisi ihtilaf vardır. şöyle anlatayım. biz bugün baktığımızda ekseriyetin ilk inen ayetlerin alak suresidir’ dediğini görüyoruz. ama tam tersi ilk inen ayetler fatiha suresindendi ya da müdesir süresindendi ilk ayetlerdi diyenlerde var. imam suyuti de son inen ayet hakkında 9 farklı görüş sıralamıştır…. bu böyle gidiyor. aynı şey rum suresi içinde var 1000 tane yorum var.


arabi kelimatı telaffuz etmekte zorlanan bir kimse islam hakkında konuşuyor… hiç meseleyle alakası olmadığı halde ‘ilk inen son inen ayet belli değil, alimler arasında dağlar kadar ihtilaf var, ne dedikleri belli değil diye taraftarlarının gözünü boyamak için konuşan vatandaşımız. hiç usulden haberi olmadığı için yine boş konuşmaktadır. 


bugün en azılı islam düşmanları bile tutarlı olmak uğruna çaba sarf etmektedir. bizim yerli kafirler ise ‘tutarlı olmak’ bir yana dursun, ne dediklerinin bile farkında değillerdir… ekseriyetin kabul ettiği nüzul sıralaması vardır dedikten sonra ihtilaf zikretmenin manası nedir? Öte yandan bu ihtilafın rum suresiyle ilgisi nedir? Vatandaş sadece videoya aroma katmak, takipçilerini sivriltmek maksadıyla bunu yapmıştır. 


ihtilaf ve ittifaktan bahsedecek kafirler, evvela bunlar "nasıl husule gelir?" sorusunu açıklığa kavuşturmaları gerekir. Ekseriyet kabul etmiş, falan şahıs farklı konuşsa bu ne gibi bir hüküm doğurur? ki bu adam kalkıp böyle konuşuyor? tarihe baktığımızda pek çok hadisenin farklı anlatıldığını görürüz. peki bu durumda ne yapacağız? Hangi rivayet muteber olacak? 


vatandaşımız roma tarihini, yahut herhangi bir tarihi hadiseyi anlatınca sanki o zamanı yaşamış gibi nakletmesini iyi biliyor. peki anlattıkları aleyhine bir haberle karşılaştığı zaman ne yapacak? hangi kriterleri göz önünde bulundurarak bir tercih mekanizması geliştirecek? (tutarlı olması için de bu geliştirdiği tercih mekanizmasını bütün tarih kitaplarında işletecek mi?). ne yazık ki vatandaşımız ve takipçileri bu hususları hiç görmezden gelmektedirler. 


İslam tarihinde şaibe gören, rivayetlerin aslına inmeden ulemanın/uzmanların beyanlarını bakmadan, Müslümanlar nasıl inanıyor diye bakmadan "İslam namına konuşan, Müslümanları töhmet altında bırakan zavallılar", mesele roma tarihi olunca yahut başka bir tarihi mesele olunca hiç şaibeden ve çelişkiden bahsetmezler. Hatta çelişkiler karşında işin uzmanına müracaat edilmesini gerektiğini de defaatle söylerler. 


Vatandaşımız " rum suresi ve konulu tefsiri" ismiyle yayınlanan tezdeki bir paragrafa bakarak, rum suresi hakkında diyor ki "Şimdi diyeceksiniz ki ne görüşü, surenin kaç kelime, kaç ayet, ne zaman indiği belli değil mi? Değil işte" 


Vatandaşımız rivayetler arasında cirit atıyor. "Şöyle rivayette var, böyle rivayette var. Peygamber ne zaman doğdu o bile belli değil" diyerek yine takipçilerini gazlıyor. Yarım gram ilmi namusa sahib kimse "usul" üzerine konuşur. Erkek olan hadis usulünü tenkid eder. 


Atatürk hakkındaki şaibeleri gündeme getirdikten sonra mesela Atatürk ne zaman doğdu? 1881 var, 1877 var.... Diye meseleye giriştiğimde dinsizler "belge, vesika, tarih usulü muhabbetine girmektedirler. Kendi aleyhlerine gördükleri rivayetlere gelince ise dillerini yutmaktadırlar. 


vatandaşımız, " rum suresi ve konulu tefsiri" isimli tezdeki videoda gösterdiği rivayetler ile meseleyi halletiğini zannediyor. Bakınız ortada bir realite var. 14 asır öncesinden gelen bir metin var. Bu metinde rum suresi isminde bir sure var. Peki bu sure ne zaman yazıldı? (dinsizler peygamber kafasından yazmıştır, dediği için "yazıldı" diye soruyorum). Dinsizler bu hakikati niye ortaya koyamıyorsunuz da suyu bulandırıyorsunuz? Atatürk ne zaman doğdu diye sorsam ne diyeceksiniz? "aha size kitaplar/kaynaklar 1881 de var, 1877 de var" mı diyeceksiniz? Yoksa kendi aklınızla bir araştırmaya mı girişeceksiniz. Hiç şüphe yokdur ki "doğru yahut yanlış bir neticeye varacaksınız.". Samimi ve tutarlı olmadığınız için islam söz konusu olduğunda ancak suyu bulandırmakla kalıyorsunuz. 


Şimdi vatandaşın iddialarını bir kenara bırakıp rum suresine bakalım.


Rum suresi, Rumlardan bahsettiği için bu isimle adlandırılmıştır. Arapların Rumdan kastı Bizanslılardır. Rum suresinin mekki bir sure olduğu üzerine ittifak vardır. (burada ittifaka dair sadece kitap ismi ve alim zikredeceğim: (ibn atıyye el endülisi, el muharrerul veciz 5/21), (ebül ferec, zadül mesir 6/286), (şevkani fethul kadir 4/281), (ibn aşur et tahrir vet tenvir 21/39), (kuteybe ed dineveri, ğaribul kur’an 340), (taberi camiul beyan 18/446), (hazm el endülisi en nasih vel mensuh 50), (nehhas meanil kur’an 5/239)... (bu listeyi uzatmanın lüzumu yoktur. demek oluyor ki rum suresinin mekki olduğuna islam alemi ittifak etmiştir. unutmamalıdır ki Dini metinlerde bir hususta ihtilaf zikredilmesi o mesele de hakikaten ihtilaf olduğu manasına gelmemektedir. Biz müslümanlar için durum böyledir. kafirlerin de aksini söylemek hakları yokdur, aksini söylemezden evvel ‘ittifak ve ihtilaf nasıl hasıl oluyor’ bunu konuşmaları gerekir. dini bir mesele de bir meselenin mütehassısları o mesele üzerine ittifak etmişlerse, bir kişinin/bir kaç kişinin aksi konuşması ihtilaf doğurmaz. 


peki bu sure ne zaman(hangi tarihte) nazil olmuştur?


zemahşeri el keşşaf (4/563) inşikak suresinden sonra nazil oldu. ibn cüzey et teshil (2/130) inşikaktan sonra nazil oldu. Ayni umdetül kari (19/155) ‘sehavi dedi ki, izaa semaaun şakkat’ ayetinden sonra, ankebut suresinden önce indi. (izaa semaun şakkat ayeti inşikak suresi ilk ayetidir). daha da nakillerde bulunulabilir. vatandaşımızın video altında kaynak diye paylaştığı ‘Hilal Başak Karakaş & Hüseyin Yaşar, "Rûm Suresi Bağlamında 7. Yüzyıl Doğu Roma-İran’ isimli makelede bu zikretiğimiz ittifak geçmektedir. fakat vatandaşımız bu ittifaktan bahsetmez, zira işine gelmez. başta söylediğimiz gibi bu vatandaşın maksadı hakikati aramak değil suyu bulandırmaktır. biz müslümanların ittifak ettiği bir konuda bu vatandaş kalkıp ‘hepsi farklı şeyler konuşuyor’ diyebiliyor. nasıl olsa takipçileri bunun kaynak diye verdikleri yazılara açıp bakmayacaklardır.


Rum suresi ayetleri ne zaman nazil olduğu hakkında "et tefsirül hadis tertibüs süver haseben nüzul" isimli eserde rum suresinin mekkede nazil olan son surelerden biri olduğunu görüyoruz. (yani hicret bu sureden sonra gerçekleşmiştir). 


Kur'an'dan sonra gelen kaynak olan imam buhari sahihi de rum suresinin mekkede (hicretten önce indiğini desteklemektedir). İbn mes'ud diyor ki beş şey geçti( oldu ve bitti). Duhan hadisesi, inşikakı kamer, rum haberi (rumların evvel mağlup olub sonra kazanması)...." bu haberden anlaşılıyor ki, rum hadisisesi vuku buldu bitti. Buradan da surenin surenin mekki olduğu anlaşılmaktadır. 


Peki rumlar hangi tarihte galib geldiler?


bir rivayette galibiyetin bedir gününde olduğu, bir başka rivayette hudeybiye dönüşü olduğu nakledilir. Rum suresi mekki olduğuna (hicretten önce indiğine göre (yani 620-1 senesinde), galibiyetin hudeybiye yılında gerçekleştiği ihtimali yüksekdir. Yani rumlar 627-8 gibi de galibiyeti elde ettiler. (bu tarihi destekleyen başka rivayetler varsa da uzatmak lüzumu yokdur. 


kısacası sure 620-1’de nazil olmuştur, sürenin nüzulunden 6-7 sene sonra galibiyet gerçekleşti. (yani 6-7 sene önce rumlar mağlub durumdayken Allah peygamberine rumların galib geleceğini söylemiş, ve bu gerçekleşmiş oldu)


Bütün bunlardan anlaşılıyor ki vatandaşımızın iddia ettiği gibi rum suresi nüzulü hakkında 612-627 seneleri diliminde indiğini söyleyen yokdur. Vatandaşımız yalan söylemektedir. 


Yukarıda galibiyetin bedir gününde olduğuna dair rivayetti de zikrettik. Galibiyet bedir gününde de olsa hudeybiye günü de olsa netice değişmemektedir. Zira rum suresinin mekki olduğu hakikatına bunun hiç tesiri yoktur. 


(referanslar arapça kitaplardandır, türkçe tercümelerle sayfa sayıları örtüşmeyebilir) 




Yorumlar

Popüler Yayınlar