OSMANLI ENGİZİSYONU KİTABI I
Bu yazı serimizde Allah
nasib ederse Osmanlı engizisyonu isimli kitabı bölüm bölüm inceleyeceğiz. Bu
ilk yazımızda Kitaptaki ‘Osmanlı Engizisyonu ya da zulüm tarihine
giriş’ ve ‘resmi tarih hurafeleri’ başlığı altında yazanları inceleyeceğiz.
Kitabın ilgili kısmını okuyup bu yazıyı okumanız daha faydalı olacaktır.
Yazarımız Ali Yıldırım, resmi
Osmanlı tarihini hurafe olarak görüyor. Buna mukabil kaynak olarak kullandığı
kitaplara baktığımızda batılı tarihçi ve seyyahların fantezi ürünlerini
görmekteyiz. Resmi Osmanlı tarihleri hurafe oluyor ama batı tarihleri ne
hikmetse muteber oluyor…. gülünç bir durum.
İlerleyen paragrafta Osmanlı
ile engizisyonu yan yana getiriyor…Malumunuzdur Engizisyon kilise mahkemesidir.
Orta çağda Katolik inancına karşı çıkanlar ‘sapık’ olarak nitelendirilip bu mahkemelerde
çeşitli şekilde cezalandırılırlardı. Cadılık, şeytana tapma, zina ve ensest
suçlarına da bu Engizisyon mahkemeleri bakmaktaydı. Verilen cezalar arasında
idam, yakma, müebbet hapis gibi ağır cezalarda vardı. Yazarımız Ali Yıldırım,
işte bu Orta çağdan kalma engizisyon mahkemelerinin, zalimane yargılamalarının aynısının
Osmanlı’da da olduğunu iddia ediyor. Yazdığı kitabında Osmanlının zülm eden
zalim bir devlet olduğunu ispat için yazdığını söylüyor. Osmanlı ve engizisyonu
yan yana getirmenin büyük saçmalık olduğunu ilerleyen yazılarımızda göreceğiz.
Ali yıldırım, Osmanlıda savaşlardan dem vurarak bu savaşlarda oluk oluk kanların aktığını söylüyor. Peki bu yapılan savaşların ne için yapıldıklarına bakmış mıdır? Aklı başında hangi devlet savaşmak ister, savaş yapmak ne demektir biliyor musunuz? Savaş demek, başta hazinenin sıkıntıya düşmesi demektir. ailelerin heder olması, ülkenin diğer düşman saldırılarına açık olması, hasılı imparatorluğun huzursuz olması, hükümdarın zarar görmesi demektir. Savaş bu manalara gelir. Osmanlı padişahları kan dökmek, ganimet kazanmak, toprak kazanmak için mi savaş yapmışlardır? İslam hukukunun cari olduğu bir devlet olan Osmanlı imparatorluğunda dünyalık için savaş yapıldığı düşünülemez. Oluk oluk kan akan savaşlar niye yapılmış? Sebeplerine bakılıp konuşulması gerekir. ‘oluk oluk kan aktı diyerek’ Osmanlı zalim ilan edilemez. Hem Osmanlı oluk oluk kan akıttı diyenlere sorarız. Osmanlı ne yapsaydı? Durduğu yerde durup, katledilmeyi mi bekleselerdi?
Ali yıldırımın bir diğer
iddiasına göre ‘Resmi tarih hurafeler bütünüdür, kurmacadır. Olan şeyler yazılmamıştır.
Resmi tarih tek tip yazılmıştır, resmi tarihi yazanlar(vakanüvisler) devletten
para alır, hanedana yaranmak için güzel yazarlar’
Osmanlı düşmanı olan hemen hemen herkes genellemeci bir usluba sahiptir. Bir tane vakanivüsün hata etiği görülse Katip çelebi gibi sözünü sakınmayan doğru bildiğini yazmakta çekinmeyen vakanüvisler de suçlanıyor.
Vakanüvisler devlet sırrı
denilen birtakım şeyleri yazmamış olabilirler. Masrafzade Mustafa şefik efendi
gibi canından korktuğu için birtakım hadiseleri üstü kapalı anlatmış
olabilirler. Fakat bunları ‘hurafe yazmakla suçlamak’ aptallıktır. Bunlar
da hurafe yazdıysa biz Osmanlı tarihini kimden öğrenelim? Belgelerden mi? Belgeler
de en nihayetinde devletin kendi yazdıklarıdır. Peki biz Osmanlı tarihini, atıp tutan
seyyahlardan mı öğreneceğiz? Bunlar mı doğru yazmış diyeceğiz?
Hükümdarı bile tenkit
eden, eserini tenkitçi bir bakış açısıyla yazan Gelibolulu Mustafa Ali’yi
nereye koyalım? Bu vakanüvis değildir denebilir. Fakat en nihayetinde
Tarihçidir. Üstelik ilk vakanüvis olan naima efendi de tenkitçidir. Hatta Naima
efendinin en büyük özelliği tenkitçi olmasıdır. Kaldı ki Mustafa Ali ile
başlayan tenkitçi tarihçilik anlayışı tarihçiler arasında devam etmiş, 19. asra
gelindiğinde tenkitçi tarihçi görüşü artık benimsenmiştir.
Ali yıldırım genellemeci
üslubuyla Ahmet Cevdet paşa gibi büyük bir tarihçiye de bir nev’i iftira
atmaktadır. Ahmed Cevdet paşanın tenkitçi tarafına, İlmi dirayetine zekasına söz
edecek aklı başında tek insan yoktur. Cevdet paşa Tarihini belgelere
dayandırarak yazmıştır. Bu da mı hurafe yazmıştır? Cevdet paşanın hata ettiği noktalar vardır. Fakat bütün yazdıkları hurafedir nasıl denebilir...
Sonuç olarak vakanüvisler
resmi tarihçilerdir maaş alırlardı fakat bu onların hakikatin hilafına
yazacakları manasına da gelmez. Üstelik biz Vakanüvislerin her yazdığının doğru
olduğunu da söylemiyoruz. Bunların bazen abarttıklarını, yanlış
yazdıklarını, bazılarına yaranmak için yazdıklarını, kulaktan dolma bilgileri
naklettiklerini kabul ediyoruz. Bütün vakanüvislerin yazdıkları
hurafedir, devlete yaranmak için yazmışlardır demek akıl karı değildir.
Ali Yıldırım hurafe dediği kaynaklarda Osmanlı’nın aleyhine bir rivayet gördüğü zaman bu rivayeti kabul edip ballandıra ballandıra anlatmaktadır.
Vakanüvisler Osmanlının lehine yazınca bu Ali yıldırım için hurafe oluyor. Aynı vakanüvisler Osmanlının aleyhine konuşsa bu gerçek oluyor, asla hurafe olmuyor. Şimdi size soruyoruz, Bu akıl tutulması değil de nedir?
Yorumlar
Yorum Gönder