Mum söndü ritüelinin kökeni


Aleviler ‘mum söndü’ ritüelinin kökeni hakkında çok çeşitli yorumlar yaparlar. Pek çoğu mum söndü ritüelini birbirinden farklı şekilde anlatıp en nihayetinde ‘mum söndü’ ritüelinin Aleviliğe atılmış bir iftira olduğu noktasında birleşirler.

El-bağdadi’nin ‘el-fark beynel fırak’ eserinde Babekilerin mum söndü ritüelini yaptıkları nakledilir. Ne yazık ki babekilerin inançları kendilerince yazılmamıştır yahut bugüne eser gelmemiştir. Bakekilerin selefleri Hürremiler’de bunlar gibi sapkındırlar. Bu sapkın görüşü Mazdekizm’den aldıklarını Coğrafyacı El-Makdisi zikreder. Bu sapkın ritüelin senede bir kere yapıldığı da gelen rivayetler arasındadır. Kaynakların bildirdiğine bakacak olur isek mum söndü ritüeli en azından 9. asra kadar gitmektedir. Bundan öncesinde de cinsi sapkınlıkların görüldüğü dini-siyasi hareketler tarihte vardır. Fakat her cinsi sapkınlığı ‘mum söndü’ ritüeline yamayacak olur isek bu işin ucu milattan öncesi devirlere kadar gidecektir.

İddia edildiğine göre Babekiler’de görülen mum söndü ritüeli kızılbaşları lekelemek adına onlara da atfedilmiştir. Kapalı bir toplum olan Alevilerin kış aylarında senede bir kere ‘çerağ söndürme’ ritüeli yapmaları, bu ayinde Hazreti Aliyi temsilen 3 mum yakıp, dualar eşliğinde söndürülmeleri Sunnilerce yanlış anlanmış, Alevilere iftira atılmış.

16. Asır Osmanlı mühimme defterlerinde bazı yerleşim birimlerinde Kızılbaşların geceleri kadın erkek toplanıp mumları söndürüp birbirlerine sahip oldukları yani mum söndü ritüelini tatbik ettikleri kayıtları vardır. Hatta bir aralık Anadolu’da kızılbaşlara ‘Mum söndürdüler’ şeklinde de hitap edilmiştir. 16. Asır’a ait belgeleri toplayan Ahmet refik’in’16.asırda rafizilik ve bektaşilik’ isimli çalışmasında; 35. Belge’de ‘hacı-yükü adlı köyde bir kadın ‘kocam kızılbaştır, kendisi gibi kızılbaşları toplar tenha bir eve girip saz çalıp eğlenirler sonra mum söndürüp birbirlerine sahip olurlar’. Belge 53’te ‘Osmancık, kazabad, çorum, zile… köylerinde kızılbaşlar karılarını ve kızlarını meclislerine toplayıp birbirlerine sahip olurlar’.

Aleviler mühimme kayıtlarına ve belgelere Osmanlı memurlarının iftirasıdır şeklinde bir açıklama getirmektedirler. Osmanlı’nın kızılbaşlara düşman olduğunu ve kızılbaşlar aleyhine fetvalar yayınlayıp onları gözden düşürdüğünü, son olarak bu iftiranın yaygınlaştırıldığını söylerler. Bununla beraber kadınlı ve erkekli ibadeti inkar etmemektedirler nitekim günümüzde de kadın ve erkek karışık olarak ibadet dedikleri ritüellerini geçekleştirirler.

Alevilerin kadın-erkek karışık ibadet etmeleri meselesini dayandırdıkları noktalardan biride Ahmed yesevi sohbetleridir. M. Fuad Köprülü, Cevâhiru’l-Ebrâr min Emvâci’l-Bihâr isimli menakıpnameden bir hikaye nakleder. Hikayeye göre ‘Yesevi’nin şöhreti yayılmış, Rakipleri çoğalmış. Onu gözden düşürmek istemişler. Nitekim kendisine iftira atmışlardır. Yesevi’nin sohbetlerine örtüsüz kadınlar gelir erkeklerle beraber zikrederlermiş. Bu iftira üzere Alimler bu olayı araştırmış, iftira olduğu ortaya çıkmış…” Menakıbname yazarı ‘Hazini’ bunun iftira olduğunu söylemesine rağmen Köprülü bey bunun iftira değil gerçek olduğu yargısına varır. Köprülü’nün bu ‘iftirası’ üzerine yerli yabancı pek çok kişi kadınlı-erkekli yesevi meclislerinden bahsetmiştir.  

Yesevilikte kadınlı erkekli zikir, sohbet olduğu uydurmadır, mesnetsiz bir iddiadır. Divanı hikmette böyle bir şey yoktur. divanı hikmette neredeyse kadın lafzı bile geçmez. Ali sığnaki isimli bir zat tarafından da “Ahmed-i Yesevi Menakıbı” isimli eserde kadınlı-erkekli zikir, sema yapıldığı yazıyorsa da bu esere itimad edilemez zira içerisinde itimad edilemeyecek kadar abartılı uçuk bilgiler yer alır. Daha önceki yazımızda Ahmed Yesevi’nin Ehl-i sünnet alimlerden olduğunu da ortaya koymuştuk.  

16. asır mühimme defterlerinde yer eden hususu evliya çelebide dillendirmiştir. Evliya Çelebiye göre bu İran adetidir. Seyahatname de ‘Şeyh Safi insanları kadın-erkek karışık zikre davet eder. 7 saat zikir devam eder. Ardından şeyh safi mumu söndürür. Herkese ‘yanındakini kucaklayıp götürsün’ emrini verir. Herkes şeyhin kerameti ile o kalabalık ve karanlıkta eşini bulmuş ve evine götürmüştü. Şeyh safi birkaç sefer daha böyle mum söndürmüştür. Her defasında da erkekler eşlerini bulmuşlardır. Fakat Şeyhten sonra gelenler mum söndürme işinde hata yapmışlardır. Bundan sebeple İranlılar kınanmıştır. Daha sonra Salih efendi Mum söndürme ritüelini yasak etmiştir. Hala iranda devam ettiğini söylerler. Hoy, Kumla, Tebriz… pek çok yeri gezdim mum söndürmeyi görmedim’ satırlarını görürüz.

Toparlayacak olur isek bu ritüelin zuhuru hakkında çeşitli rivayetler vardır. Mazdekizm’den Hurremilere sonrada Babekilere geçtiği söylenen mum söndürme ritüeli Anadolu’ya kaymıştır. Mum söndürme gibi sapkınlıkların Tarihten gelen yaşanmışlıkların kalıntıları olduğu söylenebilir. Alevilerde böyle bir sapkınlığın olmadığını da söylemek gerekir fakat bu sapkınlığın insanlar tarafından kesinlikle yapılmadığını söylemekte, doğru olmayacaktır. 14. asır tarihçisi Niğdeli kadı Ahmed El-veleduş şefik isimli risalesinde Taptuklular isimli Türk tarifesinin cinsi sapkınlıklarından bahseder. Nitekim Anadolu’ya gelmiş, farklı inanç ve hayat şartlarına sahip zümrelere rastlanılır. Bunlar arasında birtakım sapkınlıkların olması da tabiidir.

İftira meselesini değerlendirecek olur isek Osmanlı devletinin kızılbaşlara iftira atmak için bir nedeni yok. Kızılbaşların itikadi sorunları vardı. ameli sorunları ikinci plandadır. İtikadi ve siyasi sorunları zaten öldürülmeleri ve nefret edilmeleri için başlı başına bir sebeptir. Osmanlı bize iftira attı demeleride olacak iş değildir. Devletin ve ehlisünnet kimselerin kızılbaşlara iftira atmaya ihtiyacı yoktur. İtikadlarındaki bozukluk, mum söndü ritüeline gölge düşürecek cinstendir. 

Alevilerin yazılı kaynağı neredeyse yoktur. Yazılı kaynak diye bizlere sundukları kitaplarda kendilerine ait değildir. İtikadlarının, ritüellerinin anlatıldığı derli toplu metinleri olmayınca da Alevilerin bu sahadaki konuşmaları hep havada kalmaktadır. Geçmişte Alevilerin Kaynak olarak sundukları bir kitapta mut'a nikahı varken, bugünkü aleviler mut'a nikahını kabul etmezler. Üstelik kitabtan bu kısmı çıkarmışlardır. Bu da bir gerçektir. 


(Kaynak gösterilmek şartıyla iktibas edilebilir) 

Yorumlar

Popüler Yayınlar