Alevilerin tesettür hakkındaki iddialarına cevaplar II


Bu yazı geçmiş yazımızın devamıdır. İlk yazıyı okumadıysanız buraya tıklayarak okuyabilirsiniz. (italik yazılar Alevi kardeşlerin ve dinsiz çevrelerin iddialarıdır)

 

BÖLÜM 7

+Tıpkı İbni Fadlan gibi bir Arap gezgin olan İbni Batuta, 14. yüzyılda Güney Rusya, Kırım, Hazar dolaylarını gezdiğini, hiçbir Türk ülkesinde ne sarayda ne sokakta hiçbir yerde kadınların örtündüğüne rastlamadığını, Anadolu’daki Müslüman Türk kadınının serbestliğinin hiçbir Müslüman ülkede bulunmadığını yazar.

Özgürlük denen mefhumu kıyafete indirgemek yobazlık değil de nedir? Kişi çarşaf giyse özgür olmadığı manasına mı gelir? Özgürlük savunuculuğu yapan sizler kendi hür iradesiyle çarşaf giymiş kadına niye özgürlük tanımıyorsunuz? Neden tesettür bahsi açıldığında çarşafa sövüyorsunuz? Samimi değilsiniz. Bir yandan özgürlükten bahsediyor öte yandan kadının özgürce çarşaf giymesine karışıyorsunuz.

İbn Battutanın türk kadınlarının örtünmediğini söylemiş olması türk Müslümana yahut türk kafire hiçbir şey ifade etmez. Bugünkü kafir türkler, kafir atalarına bakıp örtüsüz dolaşmıyor ki öte yandan Müslüman türklerde, islamı kabul etmeleri hasebiyle dinin emri olan tesettüre riayet etmesi gerekir yani Müslümanın ölçüsü kafir atası yahut falan zamanda yaşamış Müslüman atası değildir. Müslümanın ölçüsü islamdır. Haliyle eski türkler ne yapmış ne etmiş bu bizim için ölçü değildir. gördüğümüz kadarıyla kafir türkler içinde ölçü değildir.

Şeriat devleti olan Osmanlıda uzun süre yaşamış olan yabancılar var. mesela ‘Lady Montague, Lucy Garnett, Julia Pardoe’, bunlar türk kadının özgür olduğunu söylemişlerdir. Peki bunlara ne diyeceksiniz? Şeriat devletinde özgürlük vardır diyen kafirlere ne diyeceksiniz?

Asıl sorun sizin özgürlük mefhumuna bakışınızdadır. Size göre Müslüman kadın özgür değildir, zira istediğini giyemez, manitasıyla takılamaz, sokakta öpüşemez, koklaşamaz, tek başına uzaklara gidemez vs… bizim özgürlük anlayışımız sizinkinden farklıdır.  bize göre Müslüman kadınlar özgürdür. tarihi kayıtlara baktığımızda insaflı kafirlerin de böyle söylediğini görüyoruz. Özgürlüğü zinaya, kıyafete, karışık ortamlarda takılmalara indirgeyen kimseler için elbette ki islam kadını özgür değildir.  

Okuması olan kimseler islamdan evvelki kadın haklarına bakar islamdan sonraki duruma bakar. Netice olarak, islamın kadına verdiği değerin tarihte bir mislini daha bulamazlar.

+Türklerin Orta Asya’dan bu yana sürdürdükleri bu özgürlükçü anlayış Osmanlı döneminde Bizans’a ait topraklar ele geçirilmeye başlanıncaya kadar sürdü. Türklerde peçe giyilmesine ilişkin ilk tarihi kayıt I. Murat döneminde (1360-1389) dönemine aittir. Tarihçi Şikari, Karaman Tarihi adlı kitabında Türk kadınlarının peçe takmaya başlamasını günümüz Türkçesiyle şöyle anlatır: Yüz örtmek sonradan adet haline geldi. Karamanoğlu Alaüddin Bey, Hamidoğlu İlyas diyarında katliam yaptığında üç kabile Osmanlı topraklarına firar etmişlerdi. O vakit bunları Murat Han görüp pek temiz ve efendi olduklarından kendi kentinde (Bursa’da) yerleştirmiş. İşte bu kabilenin kadınları oldukça güzel olduklarından herkes bunları seyretmeye dalınca, ulema bu kabilenin kadınlarına yüzlerini saklamasını emretti. İşte ne vakit dışarı çıksalar, o kabile hatunları yüzlerini saklarlardı. Fakat bu durum sonradan diğer kadın ve kızların da pek hoşuna gittiğinden herkes daima güzelce her tarafını örtmeye başladı.

Şikarinin tarihinde yukarıda geçen ifadelere rastlayamadık. (dileyenler kitabı indirip pdf içinden arayabilir). Yukarıdaki ifadeler geçiyorsa da ulema güzel kadınların yüzlerini elbette kapatmalarını emredecektir. Bu fetvayı veren ulema kafasından yeni bir şey uydurmamıştır. Peçenin farz olup olmadığı noktasında bir ittifak yoktur. fakat şafii ve hanbelilerin çoğu, Hanefilerin ise bir kısmı fitne zamanı kadınların yüzlerinin örtünmesine yönelik fetva vermişlerdir. Peçenin yeni bir icad olmadığını da geçen yazımızda açıklamıştık.

+Ancak Halifeliğin Yavuz Sultan Selim zamanında Osmanlıya geçmesi ve Mısır’dan Arap Yarımadası’na kadar bölgenin Osmanlı sınırlarına katılması bir milat oldu. Toplum içinde kadının yaşam tarzında ve giyinişinde değişmeler ve yasaklar başladı.  Yine de Meşrutiyet dönemine gelinceye kadar çarşaf, yaygın bir giyim biçimi halini alamadı. Çarşaf ilk başlarda baştan yere kadar uzanan, kolsuz, tek parçalı bir giysiydi. Meşrutiyet’in ardından çarşafta değişimler yaşandı. Başı ve omuzları örterek bele kadar uzanan bir pelerin ve belden aşık kemiklerine kadar inen bir etek olmak üzere çarşaf, iki parçalı bir dış giyim haline geldi. Fakat çarşaf giyen kadınların sayısı oldukça azdı. Çünkü çoğunluk tarafından çarşafa, Hristiyan kadınların giydiği bir elbise gözüyle bakılıyor ve Hristiyan adeti olduğu gerekçesiyle uzak duruluyordu.

yavuz sultan selim handan önce kimse arap yarımadasına gidememiş mi? Kimse hacca gidip oradaki Müslümanların yaşam tarzını kadınların kılık kıyafetlerini görememiş mi? Arap toprakları osmanlıya katıldığında Osmanlının dünyası değişmiş değildir. islam şeriata aykırı olmayan örfe itibar eder. Yani Müslüman türk kadınlar illaki araplar gibi giyinecek değildir. kaldı ki Tek tesettür arapların giydiği tarzdaki çarşaf değildir. kaynaklarımızda belirtilen şartlara uyan kıyafetler tesettürdür.

‘Çarşaf giyen kadınların sayısı azdı çünkü Hristiyan adetiydi’ lafları da uydurmadan ibarettir. Neye göre azdı deniyor, kim Hristiyan adeti olarak görmüş, bunlar nerde yazıyor? Dinsizler ve aleviler bütün bu soruların altında ezilmeye mahkumdur.

Osmanlıda gayrimüslim kadınlarda çarşaf bolluğunda kıyafet giyerdi. Bugün dahi Yahudilerde baş örtmek mecburidir. İncilde de ya örteceksin yahut kazıtacaksın demektedir. Tarihe baktığımızda gayrimüslim kadınlarda haliyle örtünmüşlerdir. Bugün dahi gayrimüslim köylerde başı açık kadın azdır. Çünkü bu onların dininde vardır. örtmemek ayıp görülür. Osmanlılar zamanında da gayrimüslim kadınlar örtünürdü. Fakat hiçbir Müslüman kadın bol giyinmek yahut çarşaf giymek Hristiyan adetidir diye çarşafı atmış değildir.

Osmanlı kadınları boydan olacak şekilde bol ferace giyerlerdi. (Yabancı kafirlerin çizdiği fantezi eseri Osmanlı kadın resimlerine itibar etmek zorunda değiliz.) üstelik Osmanlı kadını yüzünü yaşmak ismi verilen tülle örterdi. Şimdi bu durumda Çarşaf anlatıldığı gibi osmanlıya geç devirlerde gelmiş olsa ne olur? Bu Osmanlı kadınının tesettürsüz olduğu manasına gelmez. İmparatorlukta çeşit çeşit kadın var. Bunlar kendi örflerine göre giyinirdi. Kimisi çarşaf giyer kimisi ferace giyerdi. İslam tesettürünü karşılayan kıyafetler giyilmesinde dinen bir mahzur yoktur.

 

Devam edecektir…

Yorumlar

Popüler Yayınlar