Alevilerin tesettür hakkındaki iddialarına cevaplar I


Aleviler tesettürü reddetmek maksadıyla çeşitli iddialar ortaya atarlar. Bu aşağıdaki iddiaları pek çok sitede bulabilirsiniz. Pek çok insanımız da bu iddialara bel bağlayıp islamın özü olan ehlisünnete çatarlar. Bugünkü yazımızda tesettür hakkındaki meşhur iddiaları değerlendireceğiz. İddialar uzun olduğu için yazımız birkaç bölüm olacaktır.  Yazımızın son kısımda ise yakın zamanda çarşafa yapılan saldırıyı değerlendireceğiz. (italik yazılar Alevi kardeşlerin ve dinsiz çevrelerin iddialarıdır)

BÖLÜM 1

+Günümüzde birçok Müslüman, çarşaf ve peçenin İslamiyet’le birlikte ortaya çıkan ve Ahzap suresi 59. ayetinde sözü edilen “cilbab” olduğunu düşünürler. Oysa Arap toplumunda ne Cahiliye döneminde ne de Hz. Muhammed döneminde çarşaf giyildiğine ilişkin hiçbir tarihsel belge yoktur. Yine aynı şekilde fıkıh kitaplarında kadına nafaka olarak verilecek elbiseler teker teker belirtilirken hiçbirinde çarşafa rastlanmaz. Kara çarşaf, Endülüs Emevileri döneminde İspanyol rahibelerinin giydiği bir elbise olarak Emeviler aracılığı ile İslam coğrafyasında görünmeye başlamıştır.

Çarşaf sadece peygamber efendimizin şeriatında değil, diğer şeriatlarda da vardı. Yahudilerde baş örtmenin zorunlu olduğu tevratta yazar. İncil’de, kadın ya saçını örtsün yahut kazıtsın demektedir. Bugün kırsal kesimde yaşayan Hristiyan kadınların başı kapalıdır. Yine bugün rahibeler ve bazı Yahudiler çarşafa benzer kıyafet giyerler. Tesettür diğer şeriatlarda da var dedik fakat bizim şeriatımızdaki çarşaf bunlarınkinden farklıdır.

Cahiliye devrinde kadınlar geleneklerine göre örtünürlerdi. Peçeli örtülü kimseler de vardı. Yani cahiliye döneminde de çarşafa benzer kıyafetler vardı. Ahzap suresi 59. Ayeti kerime ve rivayetler bize ‘çarşafı’ tarif etmektedir. Şöyle ki; Ayette ve Hadislerdeki " cilbab " kelimesi bütün vücudu örten elbise manasına geldiği beyan edilir. (farklı tariflerde vardır) Arapların cilbab dediğine biz çarşaf diyoruz. Tarihsel kayıtlardan (yazı uzamasın diye) üç tane zikredeyim. 1-Hazreti Aişe validemiz cilbab/çarşaf giyer yüzünü de örterdi (buhari, megazi). 2-Ensar kadınları siyah giyer ve kafalarında kuş varmışçasına ağır başlılardı (ensabul eşraf). 3- örtünme emrinden sonra ensar kadınları siyah çarşaf giydiler (cessas ahkamül kur'an)

Fıkıh kitaplarında nafaka olarak verilecek elbiseler arasında çarşaf yazmazmış. Evet doğru yazmaz. Çünkü bu Arapça bir kelime değil. Bununla beraber libas olarak geçer. bu libasta hakimin hükmüne bağlıdır. Bunun meselemizle bir ilgisi de yoktur. asıl mesele fıkıh kitaplarında ve rivayetlerde tesettür elbisenin özelliklerinin verilmesidir. Buna göre: İnce şeffaf olmayacak, bol olacak (el mebsut-el mecmu'). Erkek kıyafeti olmayacak (tefsiru ayatil ahkam). Kafirlere has olmayacak (ebu Davud kitabul libas). Bütün beden örtülecek (en nur 31). Kokulu olmayacak (tirmizi edeb). Bunlar ve diğer rivayetler neyi tarif ediyor diye size sorsak, cevap ‘çarşaf’ yahut buna benzer bir elbise olur. Bununla beraber Çarşaf tesettürü sağlayan yegane elbisedir denmiyor ‘tesettürü sağlayan en güzel elbisedir’ deniyor.

Netice: Alevi kardeşlerin Çarşaf emeviler döneminde başlamıştır iddiası uydurmadan ibarettir. Peygamber devrinde çarşaf olduğuna dair hiç şüphe yoktur. 

BÖLÜM 2

+Gerçekte çarşafın ve peçenin kökeni binlerce yıl öncesine, Sümerlere kadar uzanır. Pagan inanca sahip Sümer toplumunda kendilerini Tanrıya adayan tapınak fahişeleri, diğer kadınlardan ayırt edilebilmek için çarşaf ve peçe takarlardı.  Yalnız yanlış anlaşılmaması için belirtmekte fayda var: O dönemde tapınak fahişeliği kutsal bir görev olarak görülürdü ve bu nedenle zaman zaman kralların kızları dahi kendilerini bu göreve adarlardı.

Çarşaf ve peçenin binlerce yıllık tarihine dair ne gibi belgeler vardır? açık ve seçik olarak niye ortaya koymuyorsunuz? Hadi diyelim sümer vs. bunlar çarşaf giymiş olsunlar. Bu hiçbir şey ifade etmez ki zira Çarşaf örtünmek için bir vasıtadır. Onda bunda varmış hiç mühim değildir. Hem islamın çarşafı ile sümer asur çarşafının aynı tarzda olduğunu kim söylüyor? Öte yandan Bugün fahişelerin mini etek giymeleri bu satırları yazanlara ne ifade ediyor? Bunu da sormak lazım.

Asıl meselemize gelelim. Bu iddia sahipleri neden kelamlarının altına açık seçik delil getiremiyorlar? Hemen söyleyelim çünkü ‘uyduruyorlar’. Muazzez ilmiye çığ gibi ciddiye alınmayan, ilim aleminde alay edilen bir kimsenin çarpıtması üzerinden uyduruyorlar.

Muazzez ilmiye çığ ‘incil ve tevratın sümerdeki kökeni’ isimli kitabında sümer tapınaklarında çalışan kutsal fahişelerinin diğer kadınlardan farkı belli olsun için başlarını örttüğü yazılıdır. İddia sahipleri diyor ki bunlar çarşaf ve peçe takarlardı. Tam manasıyla uyduruyorlar. Asıl can alıcı noktaya geldik. Muazzez ilmiye çığ ismi geçen kitabında ‘sümer fahişeleri başörtü takardı’ mealinde satırlarına kaynak olarak alman teoloji profesörü Harmuth Schmökel’in 1961 senesinde yazdığı 'kulturgeschichte des alten Orient' isimli eserini gösterir. Bu iddia sahiplerinden muazzez ilmiye çığın kendileri gibi hakikati tahrif edip etmediklerini kontrol etmelerini istiyoruz.

BÖLÜM 3

+Zaman içinde, özellikle tek tanrılı dinlerin doğmaya başladığı zamanlarda çarşafın ve peçenin amacı tam tersi yönde değişime uğradı. Fırat ve Dicle ırmakları arasında uygarlık kuran Asurlular döneminde özgür kadınların kölelerden ayırt edilebilmesi için örtünmesi yasa ile zorunlu tutuldu. Günümüzde Berlin Müzesi’nde bulunan Asurlular dönemine ait tabletlerde kadının örtünmesiyle ilgili 40. yasa şöyledir: “İster evli kadınlar, isterse dul kadınlar veya Asurlu kadınlar olsun, sokağa çıkarlarken başlarını açmamış olacaklardır. Fahişeler ve köleler örtülü değildir. Örtünen fahişeler tutuklanacaktır.” Asurlu kadınlar gibi Yahudi kadınların de başı açık olarak toplum içinde dolaşmaları yasaklandı. Eski Ahit’te kadınların başını örtmesi gerektiği, üç farklı pasajda belirtilmektedir. İşaya 3/20’de başa giyilen kıyafet demek olan “fara”, İşaya 3/23’te başörtüsü anlamındaki “tsnyafaah” ya da Tekvin 24/65-38/14.19’da yüzü kapatan örtü anlamında da “tsaayafa.” Ayrıca vücudun üst kısmını örten örtü anlamında “radod” sözcüğü kullanılmıştır. Fakat peçenin anlamı değişime uğramamıştı. Tevrat’ta Yaratılış Bölüm 38’de peçe, fahişelerin giydiği bir örtü olarak anlatılır: “Yahuda onu görünce fahişe sandı. Çünkü yüzü örtülüydü.”

İlk insan ilk peygamber Hazreti Adem Babamızdan beri islam vardı ve tesettür kavramı da vardı. tek tanrılı dinler de sonradan doğmamıştır. Kendilerine Müslüman diyen Alevi kardeşlerde bu fikirde olmaları gerekir aksi takdirde kur’anla çatışırlar.

İddia odur ki, çarşaf ve peçe sümerlerde fahişe kıyafetiydi. Asurlarda ise tersine olarak fahişelere yasak edildi. Yukarıda sorduğumuz soruyu tekrar ediyoruz. Sümerlerde asurlarda vardı demekle niye geçiştiriyorsunuz açık seçik olarak niye belge getiremiyorsunuz? ÇÜNKÜ UYDURUYORSUNUZ.

Bugün Yahudi ve Hristiyanlarda da çarşafa benzer kıyafet vardır. Varsa da İslam’ın çarşafı farklıdır. Sarığı cahiliye arapları da giyerdi. Fakat bu islam tarafından tanzim edilmiştir. Cahiliye araplarında da tavaf vardı. Hatta kabeyi çıplak tavaf ederlerdi fakat bu da islam tarafından tanzim edilmiştir. cahiliye araplarında olan pek çok şey islama göre tanzim edilmiştir. Çarşafta böyledir islama göre tanzim edilmiştir. Tabiri caizse artık islamın malı olmuştur.

BÖLÜM 4

+Türklerde örtünme kültürü ise İslamiyet’in kabulünden oldukça uzun zaman sonra başlar. İslamiyet öncesinde Türk kadınları tıpkı erkekler gibi deriden yapılmış giysiler giyiyor onlar gibi yaşıyorlardı. Yalnızca giydikleri şalvarlar, ata erkekler kadar sık binmedikleri için daha uzun ve baldırlara kadar uzanıyordu. Bu nedenle uzun konçlu çizme yerine daha fazla, etük, başmak gibi ayakkabılar giymektelerdi. Başlarında tıpkı erkekler gibi kalpaklar bulunsa da bu bir dini inanıştan ya da zorlamadan gelmiyordu. Göçebe uygarlığının hâlâ süren etkilerinin bir sonucuydu. Bedenini yabancı gözlerden saklamak gibi bir dertleri olmayan bu kadınlar 10.yy başlarında Arap gezgin İbni Fadlan’ı şaşkınlığa uğratmıştı. İbni Fadlan’ın şaşkınlığı, Bulgar Türklerinde kadınlarının erkeklerde birlikte nehirde birlikte yıkandıklarını gördüğünde iyice artmıştı.

Çarşaf ve peçe Arap, Yahudi, Hristiyan vs. kıyafetidir diye inkar ediyor, hor görüyor, giymiyorsunuz. Türk kadınlarının giydikleri kıyafetleri de ballandıra ballandıra anlatıyorsunuz. Bizim Müslüman hanımefendiler 14 asırdır çarşaf tarzında kıyafetler giyerler. Türk olduğunu söyleyen çarşafa sövenler ne giyiyorlar? Batının kıyafetlerini Türk kıyafetleriymiş gibi sahiplenip giyiyorlar. Bu ne demek oluyor? Milletle alay mı ediyorsunuz?

‘Türklerde örtünme kültürü islamiyetin kabulünden çok sonra başlamış’ diyerek yine kaynaksız konuşuyorlar. Hadi diyelim böyle olmuş olsun bu neyi değiştirir? Deniyor ki ‘kafir türklerin bedenlerini yabancılardan saklamak gibi bir dertleri yoktu. Kadınlı erkekli nehirde yıkanırlardı.’ Evet gerçekten de ibni fadlan böyle yazıyor. Peki devamında ne yazıyor? Devamında ise aynen şunlar yazıyor ‘Aralarından zina eden birini, kim olursa olsun, dört kazık çakıp kollarından ve bacaklarından bu kazıklara bağlarlar. Balta ile onu baştan ayağa ikiye bölerler. Kadın için de aynı cezayı verirler’. bu satırların peşine Kafir Türklere sesleniyoruz. Siz zina karşısında ne yapıyorsunuz?

Öte yandan Kendisine Müslüman diyen türkler kafir atalarının izinden niye gitsinler? Elbetteki peygamberin izinden gidecekler. Kafir türkler ise  atalarının izinden gidebilir. Ama onlar ne yazık ki batının izinden gidiyorlar. İslamda evli zinakara recm var diye islama sövüyorlar. Türklerde de baştan aşağı ikiye bölme varmış. Kafir türklerden atalarımız vahşiymiş diyenini görmedik, fakat islamla sövenleri çoktur. 

BÖLÜM 5

+Abbasi Halifesi II. Melik döneminde çarşaf, İslamiyet’in yayılması amacıyla bir öge olarak kullanılmıştı. Yine yanlış anlaşılmaması için konuyu açmakta fayda var. II. Melik döneminde Bizans’ın bazı toprakları Abbasilerin egemenliği altına girmişti ve Bizanslı gayrimüslim kadınların bal rengi çarşaf giymesi zorunlu tutulmuştu. Bu kadınlar yalnızca iki koşulu yerine getirdikleri takdirde bu yasaktan kurtulabiliyordu: Müslümanlığı kabul etmek ya da Müslüman bir erkekle evlenmek…

Abbasi halifeleri arasında Melik diye bir kimse mi varmış? öte yandan çarşaf islamiyeti yaymak amacıyla nasıl kullanılmış olsun? Kullanılsa bile bunda bir beis yoktur. “II. Melik(?) devrinde Bizanslı kadınlar bal renkli çarşaf giymesi zorunluydu…iki şartla kurulurlardı” şeklinde nakledilen bilgininde kaynağını soruyoruz.  

BÖLÜM 6

+Mevlana’nın günümüz için oldukça şaşırtıcı gelebilecek düşüncelerinde de rastlanabilir. Fihi Ma Fih adlı yapıtında Mevlana, kadınların örtünmeye zorlanmasının nasıl ters sonuçları olacağını şöyle vurgular: “Kadına her ne kadar gizlenme, örtünme emir edersen onda kendini gösterme isteği artar. Eğer kadının doğasında kötülüğe dönük bir eğilim yoksa yasak etsen de etmesen de o kişiliği doğrultusunda hareket edecektir.”

Mevlana hazretlerinin fihi ma fih isimli eserinde geçen bu sözün ne maksadla söylendiğini anlamak için önünü arkasını nakledelim: ‘Kadınların kaprisleri çoksa da Kadınların kaprislerine, kötülüklerine tahammül etmek ve onların söyledikleri imkânı olmayan şeyleri dinlemek ve ona karşı sert davranmamak suretiyle kendini iyileştirmek ve düzeltmek için evlenmektir. Senin huyun tahammülle iyi olur, onunki ise zulüm ve kötü muameleden dolayı bozulur, kötüleşir. Sen ne kadar kadına “Kendini sakla, örtün” diye emretsen, kendini gösterme arzusu onda o nispette fazlalaşır. Halkta da gizlendiğinden dolayı o kadını görmek temayülü o kadar artar. Şu hâlde sen oturmuş iki taraftan bu görmek ve görülmek arzusunun rağbetini artırıyor ve bununla da onu ıslah ettiğini zannediyorsun. Bu yaptığın şey, fesatlığın ta kendisidir. Onda eğer kötü bir iş yapmamak cevheri varsa, sen mani olsan da olmasan da o güzel yaratılışa temiz ve iyi huyuna uyacaktır. Sen merak etme.” Özet olarak Hazret diyor ki ‘kadın zorbalıkla, tehditle yola gelmez. İyilikle ikna edilip düzeltilebilir.

Şimdi soruyoruz. tesettür isteyemeyen bir çıplağa zorla tesettür giydirsek kendisini teşhir etmek istemeyecektir. Çünkü zorlama vardır. Eski çıplaklığının özlemiyle yanıp tutuşacaktır. Fakat kendi hür iradesiyle isteye isteye kapanan kadına asla böyle bir şey diyemezsiniz.

Hazreti Mevlana ehlisünnet büyüklerimizdendir. İtikadda maturidi, amelde hanefidir. Mevlanın örtünmeye karşı olduğunu söyleyenler halt ediyorlar. Bir diğer mesele bu hususta maturidi Hanefi  mevlanaya niye bakıyorsunuz? Maturidi Hanefi imamlarımıza niye bakmıyorsunuz? Çünkü mevlanada çarpıtabileceğiniz pek çok ifade var.

Devamı gelecektir…

Yorumlar

Popüler Yayınlar