Tevhid Ocağının Şeyhi: Şapkalı Ada Hazretleri ve Emeviler Tarihi IV

A’DA HAZRETLERİNİN MUÂVİYE RADIYALLÂHU ANHA ve EMEVİLERE ADAVETİ IV

Ada reisin, Emeviler tarihi üzerine işitilmemiş, görülmemiş konuşmalarını incelemeye devam ediyoruz. bu son yazıyla birlikte Ada abinin Emeviler hakkındaki görüşlerinin hepsini incelemiş oluyoruz. Geçmiş yazıları okumadıysanız. Aşağıdaki linklerden sırasıyla okuyabilirsiniz.

TEVHİD OCAĞININ ŞEYHİ: ŞAPKALI ADA HAZRETLERİ VE EMEVİLERTARİHİ I

TEVHİD OCAĞININ ŞEYHİ: ŞAPKALI ADA HAZRETLERİ VE EMEVİLERTARİHİ II

TEVHİD OCAĞININ ŞEYHİ: ŞAPKALI ADA HAZRETLERİ VE EMEVİLERTARİHİ III

(Bu son yazı olması hasebiyle biraz uzun olacaktır. İtalik olarak yazılan yazılar Ada abiye aittir.)

BÖLÜM 1

+Muaviye tarihte ilk defa halifeyi reddedip isyan çıkaran adamdır. Muaviye isyan çıkarmasaydı, osmanlı tarihinde de veya muaviyenin torunlarına da bir başkası isyan çıkarıp saltanat devşirmesi yapamazdı. İslam devlet yapısında ihtilalciliği meşruiyyeti buradan başlıyor. Yeniçeriye gidiyorsun diyorsun ki niye ayaklandın? Ee diyor ki muaviyede hazreti aliye ayaklanmış benim böyle bir hakkım yok mu diyor ve isyan ediyor.

İmam gazali ihyasında sahabe arasında vuku’ bulmuş hadiseleri konuşmak buğza sebep olması hasebiyle haram olduğunu söylüyor. Birçok alim de bu görüştedir. Ömer Nasuhi bilmen buyuruyor ki ‘müslümanların arasındaki ilk fitneye gelince bunu Hazreti Muaviyeye isnat etmek, tarihe karşı bir bühtandır. Malûmdur ki, müslümanlıkta ilk fitne, Hazreti Osmanın şahadetini intaç eden ve ondan sonraki fitneleri doğuran, Mısırlı, Basralı, Kûfeli ihtilâlcilerin vücude getirmiş oldukları fitnei azî-medir’. Ehlisünnet alimlerimizin beyanıyla Ada abimizin beyanı ortadadır. Herkes kendi mezhebinin beyanına göre hareket etsin demekten başka söz bulamıyoruz.

hazreti muaviye, hazreti osmanın katillerini henüz cezalandırmayan hazreti aliyi halife olarak tanımadı. Kendisinin asla halife olmak gibi bir davası da yoktu. Sahabenin çoğu da hazreti muaviyeyi haklı bulmuş onun yanında olmuşlardı. Şam halkının hazreti muaviyeye halife olarak biat ettiği de söylenmez. Öte yandan iki ayrı beldede devlet başkanı olmasında da bir beis yoktur denilmektedir. hazreti Ali, Irak ve Hicaz, hazreti Muaviye, Suriye ve Mısır’da hüküm sürdü. Hazreti hasanda güçlü olmasına rağmen halifeliği hazreti muaviyeye devredince hazreti muaviye meşru halife olmuş oldu. Hazreti muaviye halife olduktan sonra hazreti osmanın katillerinin bir kısmınıda bulup cezalandırmıştır. Ehlisünnet itikadına ve tarih ilmi kriterlerine sadık bir kimse hazreti muaviye ‘fitneci isyancı fasıktır’ diye söylenemez. Söyleyende kendisine ehlisünnet demesin.

Yeniçeriler niye ayaklandı?

Ada abimiz diyor ki ‘yeniçerilerin ayaklanması hazreti muaviyenin ayaklanması sebebiyledir. O ayaklandığı için yeniçeriler ayaklanmayı kendilerine caiz kılmıştır’. Şu izah karşısında eskilerin tabiriyle lalüebkem kesildik…Tarihe baktığımızda yeniçerilerin ekonomik sebeplerle isyan ettiklerini görürüz. Hazreti muaviyeyle yeniçeri isyanlarının bir ilgisi yoktur.

BÖLÜM 2

+Muaviye diyor ki ben saltanat kurmuycam, yalan burada başlıyor. Muaviye, hazreti hasanı eşi vasıtasıyla zehirletip öldürtüyor. Bir de saltanat çıktı karşımıza usulde yok yapıda yok erkanda yok. İslam düşünce biçimde saltanat yok.

Sahih rivayetlere baktığımızda hazreti muaviyenin üstünlük yahut saltanat davası gütmediğini görürüz. Hatta siffin savaşı sonrasına kadar hilafet iddiası yoktur, kaldı ki saltanat iddiası olsun. ‘Yalan burada başlıyor’ diyerek sahabiye yalan isnad edene ne denir?... Hangi alim böyle bir beyanda bulunmuştur? Yalancı bir adamı ‘kütüb-i sitte alimleri niye kabul etmişler? hazreti muaviyeye yalancı demekle onun yalanına çanak tutan sahabiler ne olmuş oluyor? Hazreti Ali’nin kardeşi Akil Bin Ebu Talip hazreti Muaviye safındaydı. Hazreti muaviye yalancıysa baş yalancılardan biri de Hazreti Ali’nin kardeşidir’ (diyebilir misiniz?) İmam rabbani hazretleri buyuruyor ki’ sahabiden birisini inkar etmek hepsini inkar etmek gibidir…’Peygamber efendimiz ‘ashabıma kim dil uzatırsa, Allahın, meleklerin, İnsanların laneti üzerine olsun’ buyuruyor. Ada abimiz dil uzatmakla kalmayıp, neredeyse sövmeye yelteniyor.

Hazreti hasanı kim zehirledi?

Hazreti hasan, muaviye tarafından zehirlendi diyen Ada abi, sırtını dayadığı rivayeti sened ve metin yönünden tahlil etmiş midir? Hayır etmemiştir! Bir kitapta ‘hazreti hasan, hazreti muaviye tarafından zehirlendi rivayetini okumuş, buhari hadisiymiş gibi kabul etmiştir’. Biz ise bahsi geçen rivayeti buhari hadisiymiş gibi kabul etmiyor. Rivayeti hadis ilmi kriterlerine göre değerlendiriyoruz. Bu olmasa herkes tarih kitaplarında lehine olan rivayetleri seçer kendisinin doğru olduğunu söyler. Özet olarak ‘Hazreti muaviye, Hazreti Hasanı zehirletti rivayetleri sened ve metin tenkidine tabi tutulduklarında itimad edilemeyecek rivayetler olduğu görülmüştür’

Taberideki rivayete bakıldığı zaman, bu rivayetin senedinde Muğire b. Miksem ed-dabbi isimli ravi görülür ki bu ravi ‘müdellistir’, müdellisin ananesi ise merduttur’ bu ifadeleri muhaddis olan Ada efendi çok iyi anlamıştır. Muaviye, Hazreti Hasanı zehirletti iddialarını devam ettirenlere deriz ki; ‘ilgili rivayetleri sened ve metin tenkidi yaparak önümüze koyun’. Yapamıyorsanız KONUŞMAYIN! Şimdiden söyleyelim bu hususta yirmiye yakın rivayet vardır ki bu rivayetlerin hiçbiri de sahih değildir. uzaydan sipariş ettiğiniz tarih kitaplarınızda sahih bir rivayet varsa onu bilemem.

Hazreti hasanın, Yezid tarafından öldürüldüğüne dair nakledilen rivayetlerin sıhhati dahi şüphelidir. Hal böyleyken ‘ehlsünnet Müslüman hazreti muaviyeye böyle bir iftirayı atamaz. Yezide dahi böyle bir işi yakıştırması hadis kriterleri açısından problemlidir’[1]

Bütün bunlar demek oluyor ki ‘Hazreti hasan zehirlendi fakat katili meçhuldür’. Bu bahsi kapatmadan son olarak diyoruz ki bu yazılanlara itibar etmiyorsanız. ‘kabul ettiğiniz rivayetlerin sened ve metin tenkidlerini yapın’ yapamıyorsanız, susun!

Rivayetlerin sıhhatini tartın demekle yetiniyoruz. Halbuki bundan önce rivayetlere ‘mantiki’ olarak yaklaşmanız gerekir. Sizden böyle bir şeyi beklemek imkansızdır….

Allah Teala onlardan razı olsun Ehlisünnet ulema bu uydurma rivayetler üzerine mantiki akli izahlarda yapmışlardır. ibnül arabi el avasım minel kavasım isimli eserinde diyor ki ‘hazreti Muaviye neden hazreti hasanı zehirletsin? Zaten hazreti hasan halifeliği devretmiş, anlaşma yapılmış. Bunun geri dönüşü de yoktu…” diye devam ediyor. Hazreti hüseyini zehirletmeye çalıştı gibi bir iddia da vardır ki bu da tamamıyla uydurmadır.

Saltanat

Ada abimiz yine dönüp dolaşıp saltanat meselesine takılıyor. İslam düşünce sisteminde saltanat yokmuşmuş…

devlet başkanlarının seçim metodu noktasında raşid halifelerin uygulamalarına bakarız. Bu yöntemler 3 tanedir ki bunlar meşru seçim yöntemi olarak karşımıza çıkmaktadır. Fakat raşid halifelerden sonra durum değişmiştir. Saltanat sistemi de İslam hukukçuları tarafından kabul edilmiştir.

Halifelik şartını taşıyan kimse zorla da olsa başa geçse hukukçulara göre bu halifelik meşrudur. Hazreti Hasan, Muaviyeden güçlü olmasına rağmen halifeliği kendine teslim etmesi, hazreti muaviyenin halifelik şartlarını taşıdığını gösterir. Öte yandan hazreti muaviye böylece meşru halife olmuştur.  Aksini düşünenler hazreti hasana ne demek istiyorlar bilmiyorum.

Hazreti Muaviye halifelik vasfını taşımıyorsaydı bile halife olduktan sonra ona isyan edilemez. İbn Haldun mukaddimesinde ‘idarenin şeklinden ve teşkilatın tarzından ziyade önemli olan adalet, hürriyet, müsavat gibi esaslardır. Bu esaslar hangi idarede ve teşkilatta daha iyi gerçekleşirse, İslama en yakın olan devlet şekli odur’ diyor. Yani devlet başkanı olan zat, 3 halifede olduğu gibi başa gelmediyse de bir beis yoktur. (Emevi devleti hürriyeti, adaleti gözetmiş midir meselesi de diğer bir konudur. Bu da sahih, muteber rivayetler doğrultusunda konuşulabilir)

Saltanata gelecek olur isek; hilafet, saltanata bir anda dönüşmedi. Hazreti muaviye devrine gelene kadar fitneler çoğaldı, sahabiler azaldı insanlarda birtakım sıkıntılar baş göstermişti, bu süreç içerisinde saltanat zaruri olarak doğmuştur. Hilafetin saltanata döneceğine dair peygamberinde işaretleri vardır. Halifeliğin saltanata dönüşmesi kötüdür, islam için hiç iyi olmamıştır denirse de başta Emeviler olmak üzere ‘islam devletlerinin fetih ve icraatlarını konuşuruz’. Mum gibi kalırsınız.

Ehlisünnet Müslümanlar olarak bizler, muaviyenin veliahd olarak yezid’i seçmesinde art niyet aramayız. Zira sahabiye dil uzatmış oluruz. Bu ümmetin alimleri bütün bu konuştuğumuz meseleleri karara hükme bağlamış, defteri kapatmıştır. Bu asırda kalkıp, Emeviler zamanında canlı kanlı yaşamış gibi birtakım şeyler anlatıp Muaviyeye hakaret çok yazık olur…

İbni Haldun, meseleyi izah ediyor ‘Muaviye oğlu yezidi, birlik için, anlaşmazlık çıkmasın için veliahd bırakmıştır, bunu da beni ümmeyyenin büyüklerinin oyları ile yapmıştır”. Bu veliahd tayini meselesinde insaflı alimler diyorlar ki ‘muaviye böyle yapmasa ihtilaf kargaşa, savaş çıkacakdı, islam dünyası zayıf düşecekti, zayıf düştüğü anda kafir devletler bunu fırsat bilip islama saldıracaklardı’. İşte insaflı bakış budur. Muaviyenin oğulunu veliahd bırakmasında da islam hukuku açısından da bir sakınca yoktur. Kaldı ki sahabiler yezidi kabul etmişlerdir, arkasında namaz kılmış, savaşa gitmişlerdir. halifenin seçimle başa gelmesi ise olması gerekendir, şart değildir. İslam hukukuna göre ‘saltanat meşru bir sistemdir’. öte yandan Saltanat daha emevilerin 3. halifesi Yezidin oğlu II. Muaviye devrinde son bulmuştur. II. Muaviye kırk gün kadar hilafette kalıp halifelikten çekildi. insanlara sizler halife seçiniz dedi. Yezidin diğer çocuklarının da saltanat hırsı yoktu. II. Muaviye eve kapanmış, ibadetle meşgul olmuştu. kardeşi halid ise fenni ilimlerle uğraşıyordu 8 eser kaleme almıştır. 

BÖLÜM 3

+Muaviye yaşarken oğlunu veliaht olarak gösteriyor bu çok acıdır. Bunu osmanlı devletinde tercihlerinizin kısıtlanmasına, sadece çocuklarınızdan birisini seçmeye mecbur olmasına, o mecburiyetinde bir başka mihraklar tarafından kullanılmasına, kadınların devreye girmesine muaviye osmanlıyı mecbur eylemiş. Osmanlı kendisine muaviyeyi delil kılmış.

Bu sözlerin sahibi Ada abimiz zerre kadar islam hukukundan ve tarihinden haberdar değildir. imamet çeşitli yollarla gerçekleşir. Yukarıda bahsettiğimiz üzere bu yollardan biriside veliaht tayiniyledir. Cahil abimiz ‘bu çok acıdır’ diyerek lafa giriyor ve meseleyi osmanlıya kadar getiriyor. Veliaht tayini ile imam seçilmesi üzerine icma edilmiştir. Yani islam alimleri bu konuda fikir birliği etmişlerdir. Bizim Ada abimiz ise zıddını söylemektedir.

Muğnil muhtaçta (eş-şirbinin minhacüt talibin şerhidir) deniyor ki ‘halifenin başkasını seçmesi caizdir, baba, oğlunu yerine seçse de caizdir’. Hazreti Muaviye efendimiz, oğlu yezidi seçmiştir. Yezid kimdir? Zalimdir(bu meseleye de geleceğiz). Yezid zalimse de halifedir, ona isyan edilemez. İtaat etmek vaciptir. Yezidin kendi şahsi günahları varsa da ona itaat etmek vaciptir. Öte yandan İmam azam buruyor ki ‘zalim hükümdar kansız fitnesiz alaşağı edilebiliyorsa edilir. Yok eğer edilemiyorsa o zaman sabredilir’

Osmanlıda kadınlar saltanatı da Ada abimizin bildiği gibi değildir. ada abimiz bütün bu meselelerde yanlış bilgilere sahip olduğu gibi kadınlar saltanatı meselesini de bilmemektedir. Osmanlıda kadınlar saltanatı romanlarda sağda solda anlatıldığı gibi olmamakla beraber zarar değil fayda getirmiş, üstelik bu devre anlatıldığı kadar da uzun değildir. öte yandan devleti kim yönetseydi? Elbette halkın nazarında itibarı olan osmanlı ailesinden birisi idare edecekti. Bundan doğal bir şey olamaz.

Osmanlıda hilafete geçecek adam noktasında tercihler kısıtlıysa ne yazar? Babanın, yerine oğlunu bırakması caizdir. Peki hükümdar olmak için asgari ölçüler nedir diye Ada reise sorsak ne cevap verir? Muhtemelen bir cevap veremez. Bu sorunun cevabını bilse zaten bu derece saçma kelamlar etmezdi. Bir kimsenin hükümdar olması için ilk başta Müslüman erkek olması gerekir, bir de sağlıklı olması gerekir. Osmanlıda tercihler kısıtlıysa da bunlar Müslüman erkekti, sağlıklıydı yani hükümdar olacak kadar asgari özelliklere sahiptiler. Üstelik Osmanlıda padişah adayının gördüğü eğitimi o devirde kimse görmezdi. Bunlar deha kimselerdi.

Bütün bunlar yani saltanat sistemi, Hazreti Muaviye sebebiyle olmuştur da denemez. Zira bu zaruri olarak ortaya çıkmıştır (yukarıda anlattık). Osmanlı devleti de Ada abimizin dediği gibi kendisine muaviyeyi delil kılmamıştır, İslam hukukunu delil kılmıştır.

BÖLÜM 4

+Osmanlı işine gelecek yerde emeviden gelen kayıtları kendine referans almış, kardeş katlinde de bunu yapmış. Muaviyenin yezidin medine de yaptığı katliamı osmanlı kendisine örnek kabul etmiş bunu yapmıştır. Devleti ebed müddet için kardeş katline vaciptir demeye getiriyorsunuz. Olurda değil vacibe geldi iş.

Osmanlı devleti islam hukukunu tatbik ederdi. İşine gelen yerde emevi referanslarını almış, kardeş katlinde de bunu yapmış gibi laflar ilmi kıymeti olmayan mesnedsiz laflardır. Osmanlı, emevileri örnek alıp neyin katliamını yapmıştır? Bunu abimize soruyoruz. Kardeş katli meselesine gelecek olur ise bu hukukçuların konuşacağı bir meseledir. Basit ilmihal bilgilerinden dahi mahrum olan Ada Abi bu konuda ağzını açacak en son ‘adamdır’.

Kardeş katli meselesi

İddia o ki ‘Osmanlı devleti ebed müddet için kardeş katli vaciptir demiş?’

Ada abimiz ebed müddet tabiriyle kardeş katli meselesini çok yanlış anlamış… Sultan mehmed hanın meşhur kanunnamesinde ‘Ve her kimseye evlâdımdan saltanat müyesser ola, karındaşların Nizâm-ı Âlem için katl eylemek münasiptir. Ekser ûlema dahi tecviz etmiştir. Anınla amil olalar.’’ Bu yazılanlar ne demektir. Bunları hukukçularımız nasıl anlamışlardır? Özet olarak açıklayalım;

Pek çok şehzade var, bunlardan küçüğü, ortası, büyüğü değil herhangi biri tahta çıkarsa, yani deniyor ki tahtı kim hakkederse, liyakatlı kimse o tahta çıksın, diyor. Tahta çıkan kimse de kardeşini nizamı alem için ÖLDÜRSÜN demiyor. Dikkat buyurun ÖLDÜREBİLİR diyor. Peki niye öldüre bilir? Bu hakkı nerden elde ediyor? İşte bu hakkı da islam hukukundan elde ediyor.  Buna göre ‘meşru otoriteye isyan eden öldürülür. İsyana teşebbüs bile öldürülme sebebidir’

Padişahlar şehzadeler için fetva alır katl emrini öyle verirdi. Sultan mehmedde Alimlere bunu sormuş, alimlerinde çoğu buna caizdir demişler. Her katledilen şehzade için ayrı ayrı fetva alınmıştır denemez. Kaldı ki buna lüzum yoktur zaten hali hazırda fetva ortadadır. Meselenin hukuki boyutunu konuşmakla katledilen 61 şehzadenin durumunu konuşmuyoruz. Bunlar ayrı şeylerdir. 3. Mehmed 19. Kardeşini katlettirmişse de zayıf fetvalara dayanmış ve bu fetvalardaki sorunlar hukukçuların ele alacağı meselelerdir. İsyan eden şehzade ise zaten öldürülür. Bunda bir beis yoktur.

Şehzade isyan etse binlerce ölü olacak. Şehzade öldürülse binlerce ölü olmaz. Osmanlı Devleti asırlarca bu sebeple devam etmiş, ayakta kalabilmiştir. Tarihçiler hepsi böyle söyler. Nitekim hangi şehzade sağ bırakılsa sorun çıkarmıştır. Osmanlı uleması kardeş katli için de vaciptir de dememiştir. Ada abi yine ortaya sıkıyor.

BÖLÜM 5

+Muaviye, roma ile karşılaşmıştır. Roma alt edemediği adamı iyi devşirmeyi bilmiştir. Böylece ayakta durmuştur. Emeviler yaşam tarzından, mimarisinden tutanda vesaireye kadar her şeyi romadan kopyalamıştır.

Ada abimiz her zamanki gibi içi boş laflar etmiştir.  abartmıştır, saçmalamıştır. Tevhid ocağından bir genç; “Ada abi bu konuyu biraz daha açıkla, anlat, bizi irşad et, bizi aydınlat” dese Ada abi ne diyecek? ‘eee,öööö,ııııı’ diyecek, başka da bir şey diyemez!…

BÖLÜM 6

+Dördünce mesele dincilik siz bir tane ordu düşünün, karşınıza gelmiş. Mızraklarının ucuna kur’anı kerimi batırmış mızraklarını havaya kaldırmış bunun adı dincilik. Tarihte dini ilk defa kendi siyasal menfaatleri için kullanmışlar.

Tarih kitaplarında hazreti muaviye ordusunun mızrakların ucuna kur’an yapraklarını taktıkları rivayeti yer alır. Hazreti Ali ordusu ‘bunlar bizi kur’ana çağırıyor. Biz duralım demişler, hazreti Ali ise hayır onlar sahtekardır sizi kandırıyor(taberide hazreti Ali bu esnada Hazreti muaviyenin annesine sövdü) diyor’ bu rivayet uydurma bir rivayettir. Bu ve benzeri rivayetler sened ve metin tenkidine tabi tutulduğunda, sıffinde bulunmayan ve yalancı olarak damgalanmış raviler görürüz. Hazreti Ali’nin de Hazreti muaviyenin annesine sövmesi bu rivayetin zaten uydurma olduğunu göstermektedir. Peki bu işin aslı nedir? Bunu da allame-i cihan Ada abimiz açıklasın.

BÖLÜM 7

+Halife, Allah resulünün yer yüzündeki temsilcisidir. İlk defa muaviye çıkıp dedi ki halifetullahım ben dedi. Ben Allahın halifesiyim dedi. Muhammedin değil. Bu roma da var. Papazlar, isanın değil. Tanrının yer yüzündeki gölgesi. Yanlış anlaşılmasın muaviyenin dini ve akidevi konularına girmiyorum. Bir devlet yönetiminde ilk defa dinin devlet tarafından kulllanılabilirliğini dile getirip Kur’anın zıddına bir devlet yapılanması kurmuş, muaviyenin yaptıkları bizi oraya götürüyor.

Hazreti muaviyenin ‘ben Allahın halifesiyim, muhammedin değil’ gibi bir sözü bizim muteber hiçbir kaynağımız da yer almaz. Mesudi gibi pek çok rivayeti tahkik etmeden kitabına alan tarihçiler bu tür rivayetleri naklederler. Üstelik alimlerimiz mesudinin şiadan olduğunu söylerler. Bu da demek oluyor ki bir vakayı sözü nakledeceksek sırtımızı sadace mes’udiye dayayıp büyük laflar edemeyiz. Ada abimiz şia mensubu tarihçilerin kitablarındaki rivayetleri buhari hadisi gibi kabul ediyor. Sonra ilimden bilimden bahsediyor. (ek olarak: Halifeye, halifetullah denebileceğine dair görüşler varsa da cumhur ulema bu ismi uygun görmemiştir)

Bu kadar laf ettikten sonra ‘yanlış anlaşılmasın muaviyenin dini akidevi konularına girmiyorum’ diye de söylüyor. içler acısı bir durum… muaviyenin dini ve akidevi konularına girsen ne diyeceksin? ‘kur’anın zıddına devlet kurdu’ diyorsun, sahabi hakkında daha ne diyeceksin…?

BÖLÜM 8

+Bana öyle bir emeviye anlatıyorlar ki islam topraklarını büyütmüş öyle bir şey yok. Anlatayım nasıl yok. Aklı evvele anlatayım. Emeviye döneminde islam zaten deli gibi büyüyor. Sahabe vs sayesinde olmuş bu. Emeviye kılını kıpırdatmasa zaten kazandığı toprakların %80’nine yine ulaşacak. %20’sindeki mücadelesine gelince muaviyenin komutan olarak katıldığı bir tek sefer yoktur. Şamdan hiç çıkmadı.

Hazreti muaviye efendimiz örnek bir Arap hükümdarı olarak gösteriliyor. Ada abimiz bütün tarihi alt üst ediyor. Şamdan hiç çıkmadı katıldığı tek sefer yoktur diyor….Ada abimiz ‘Emevi kılını kıpırdatmasa zaten kazandığı toprakların %80’nini yine kazanacaklardı’. Diyor. Bunlarda zaten enayiydi, canlarını başlarını boşuna verdiler değil mi?. Ada abimizin akla ziyan izahlarına cevap vermek lüzumu görmüyorum.

BÖLÜM 9

+İstanbulu kuşatmaya oğlunu gönderdi. Para karşılığı geri döndüler tarihçiler şimdi ayyuka kalkacak. İstanbul kapısına geldiler tek bir savaş vermeden paralarını alıp geri döndüler. Ebu eyyüb el ensari hastalığından dolayı şehit oldu. savaş, güreş kuşatma, bir şey yok ortada.

Bu noktada taberi, belazüri önemli kaynaklardır. Bilhassa belazürinin futuhul büldanı önemli bir kaynaktır. Antlaşma metinlerine kadar nakletmektedir. Bundan başka Emevilerin seferlerini anlatan erken dönem kaynaklar da mevcuttur. Arap tarihçilerinin yanı sıra bizans tarihleri de bu fetihler hakkında bilgiler vermektedir. Harry Turtledove tarafından çevrilen chronographia isimli kaynak bunlardan birisidir. Süryani kaynaklar vardır ki islam tarihçileri bunlardan faydalanmışlardır. Savaşa katılan şahsiyetler noktasında İbn Sa’d ile Belazurinin ensabul eşrafına başvurulmaktadır. Sahabe biyografileri de bu noktada önemlidir. Türkiyede de meşhur olan siyeri alamün nübela bu noktada faydalanılacak kaynaktır. Bu kaynaklardan başka yerli yabancı pek çok kaynak gösterilebilir.

Kaynaklara göre:

Yezid 660 senesi bahar aylarında komutasındaki birliklerle kadıköye ulaşmıştı. Bu orduda kim vardı? Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Zübeyr, Ebu eyyub el ensari gibi sahabenin önde gelen pek çok şahsiyeti vardı. Ordular denizden karadan var güçleriyle istanbulu muhasara ettiler. Müslümanlar arasından çok şehit verildi. Çeşitli hastalıklarda baş gösterince islam orduları zayıf düştü. Muhasara devam ederken ebu eyyüb el ensari hazretleri şehid edildi. Ölüm nedeni olarak farklı bilgiler vardır. asıl mesele istanbuldan niye dönüldü?. Hemen söyleyelim: ‘Surlar kuvvetliydi, hava şartları kötüydü, erzak yoktu, hastalıklar vardı, asker zayıf düşmüştü. Bu sebeplerden ötürü İstanbul kuşatması kaldırıldı. Yani Şeyh Ada hazretlerinin uydurduğu gibi olmamıştır. savaş oldu, şiddetli savaş yüzünden pek çok Müslüman öldü. ‘ortada bir savaş olmuş olsaydı bugün diğer askerlerin de kabirlerini görüyor olurduk” şeklindeki bir itiraz da normal değildir. zira 1300 sene öncesinden bahsediyoruz. Muhasara anında yüzlerce mücahid şehid olmuşsa da sadece ikisinin kabri tespit edilebilmiştir.

BÖLÜM 10

+Emeviler, bizansın desteklediği papazları ilk defa devlet yönetime almıştır. Tarihin ilk laik islam devletidir. Laikliği bu dine sokan onlardır. Emeviler, hazreti aliyi sevenlerini öldürmüş, hapsetmiş, kesmiş, Tarık bin ziyad bu saltanata bu zülme karşı çıkıyor. Onuda öldürüyorlar. Şama getirip.

Emeviler bizansın desteklediği hangi papazları devlet yönetimine almış ve bu papazların islama zararı ne olmuştur? Ada abimiz altını doldurmadığı boş laflarını doldursun. Ortaya sıkıp susmak kolay…

Emeviler devleti islam hukukuyla idare edilirdi. Bunu şii tarihçiler bile söyler. Laik islam devletinden kasıt nedir? Bunu Ada abimiz bir açıklasın. Ada abimiz tarihin seyrini değiştirecek bir kitap mı bulmuş?

Emeviler hazreti Ali’yi sevenleri öldürmüş’ lafı da bir uydurmadır. Savaştan bahsediliyorsa, hazreti Ali ordusu da hazreti muaviye taraftarlarını öldürmüştür. ‘bu bir savaştır’. Ada abimiz ‘Tarık bin ziyad zülme karşı çıktı öldürüldü’ diyor. Her halde karıştırdı. Ya da hızını alamadığı için araya sıktı. Böyle bir bilgiye rastlamadık.

BÖLÜM 11

+Emevi devletinin bana bıraktığı ne var. Ümmetiçilik değil, milliyetçilik ve kavmiyetçilik bırakmıştır. Bu abbasilere de yansıyor.

Emeviler ırkçılık yapmış mıdır?

Emevi toplumu yapısına baktığımızda mevalileri görmekteyiz. Arap olmayana mevali denirdi. Emeviler sapına kadar arap ırkçısıdır, Mevalilere zülmetmiştir diye bir şey söylenemez. Emevi devletinde hükümete ilişmeyen isyan etmeyenler özgürdü/serbestti. 

Mevalilere anlatıldığı kadar baskı vardıysa, ırkçılık vardıysa bunlar nasıl kumandan ve saygın birer alim olabiliyorlardı? İddia sahipleri bunu da cevaplamaları gerekir. Emevilerler devrinde, ırkçılık tesirinde kalan bir kısım insanlar mevalilere hor bakmıştır, bu doğrudur. Fakat bu durumun zamanla değiştiğine dairde rivayetler de vardır. Hasılı insafsız kimselerin uydurma rivayetler üzerinden emevilerin sapına kadar ırkçı olduğunu, mevalilere çok kötü davrandığı lafları uydurmadan ibarettir. Bir kere ‘emeviler’ bir kişi değildir. Emeviler şöyleydi deyip 90 senenin hepsinden bahsetmek, genelleyici tarzda konuşmak saçmalıktır.

Emeviler ıkçıydı, Arap olamayanları(mevalileri) insan olarak görmedi onlara çok kötü davrandı iddiasını ada abimizden önce Van Vloten, Von kramer, Philip Hitti, Corci Zeydan gibi adamlar ortaya atmıştır. Tabi bunlar sebebiyle de Türkiye’de böyle fikirler yankı bulmuştur. Ada abimizde bu fikri dillendirmiştir. Bunların dayandıkları kitaplar/rivayetler asla 90 senelik Emevi saltanatını kapsamamaktadır. Bu şahıslar mevalilere kötü davranıldığına dair bazı rivayetleri almış bunu Emevilerin politikası olarak lanse etmişlerdir. Durum bundan ibarettir!

BÖLÜM 12

+Tarihçiler, bütün bu anlatılanları kabul ediyor, ama korkuyorlar. Bunları anlatırsan ertesin gün kesin bittin diyanetten ihracın var. Doçent moçent hepsini unut.

Yarım gram aklı olan bir kitap okuyup, Emeviler devrini görmüş yaşamış gibi anlatmaz. Tarihçiler ise böyle bir şeyi asla yapmaz. Ada abimiz ise korkudan kimse konuşamıyor diyor. Tarihçilerin böyle şeyler konuşmamasının altında yatan sebep korku değildir. Hadisleri inkar eden, kur’andan ayet çıkaran, sahabeye hakaret edenler halen daha makamlarında duruyorlar. Bütün bunlardan korkmuyorlar ama ne hikmetse Ada abimizin konuştuğu şeyleri konuşmaya korkuyorlarmış. Gülelim mi ağlayalım mı…

BÖLÜM 13

+Cumadan önce sünnet kılmamızın sebebi emevilerdir. Hutbe devlet iradıdır. 100 yıldan fazla süre hazreti aliye hutbelerde lanet okundu. İnsanlarda madem siz hazreti aliye lanet okuyorsunuz. Biz gideriz dedikleri için kendisinden sonraya bırakılmış namazı ey diyanet bundan sonra deki sonra kılıcaz de. Sen bunu diyemiyorsan . sende hala emevi devlet anlayışı devam ediyor.

Dört mezhep cumanın farzından önce hutbe okunması gerektiği noktasında ittifak etmişler. Abimiz cehaletinden sebeple bu durumuda tenkid ediyor. Tarihçilerin uydurduğunu Şapkalı şeyhimiz hüccet kabul ediyor ve emevilere sövüyor. Makrizi gibi şii bir tarihçi dahi Hazreti muaviyenin hazreti aliye lanet ettiğini söylemiyor. Şeyh Ada hazretleri 100’dan fazla süredir hazreti Aliye hutbelerde lanet okundu diyor. Şiilere rahmet okutuyor. Şiiler bile bu kadarını uydurmaz kaldı ki uydursalar komik duruma düşerler çünkü Emevi devri 100’sene bile değildir. 89 senedir denebilir. Hazreti muaviyenin de beddua ettiği söylenir ki bu açık iftiradır. (Hutbede lanet meselesini bölüm 20’de yazdık.)

BÖLÜM 14

+Osmanlı padişahları işine geldiğinde fetvaları emevi usullerinden alıyordu. Açık ve nettir bu. Muaviye hiristiyanlardan cizye almıyor. Halbuki usul böyle, yezidin annesi zaten hristriyan. Hazreti hüseyne yapmış oldukları karşısında zaten LANET OLSUN yezide lanet olsun.

Osmanlılar emevi usullerinden değil, fetva vermek yetkisine sahip kimselere fetva sorarlardı. Hükmü ise kadı verirdi. Osmanlıda şeyhülislamların verdikleri fetvalar kitap haline getirilmiş bazıları latinize de edilmiştir. Orada fetvanın neye göre verildiği açık ve net şekilde görülebilir. Ada abimiz ise emevi usulüyle fetvaların verildiğini söylüyor. Bu da diğer sıktığı lafları gibi içi boş manasız bir laftır.

Cizye, islam devletinde yaşayan gayrimüslimlerden senede bir alınan vergidir. Her gayrimüslimden de alınmaz. Müslüman olanda cizyeden kurtulur. Cizyenin şekli ve miktarı cizyenin türüne göre değişir. (burada tafsilata mecal yoktur) Hazreti muaviye Hristiyanlardan da cizye almıştır. hatta Emeviler devrinde mükelleflere makbuz bile verilmiştir.

Yezidin annesi meysun bint bahdel yemen asıllı kelb kabilesindendir. Kelb bugün köpek manasına kullanırız. O zamanda vahşi hayvan isimleri adetti. Yezidin annesi hakkında bilgiler oldukça sınırlıdır. Kelb kabilesi yemen kabilelerinin en büyüklerinden hiristiyan bir kabileydi. kelb kabilesinin tüm fertlerinin Hristiyan olduğunu kimse iddia edemez. En azından eldeki verilere istinaden böyle bir şey konuşulamaz. Öte yandan kelb kabilesinin fertlerinin islamla tanışma serüveni çok eskilere dayanır. Yezidin annesi hristiyandır diye net bir şey söylenemez. Kaldı ki Hristiyan olsa ne olur? Yezidin kendisi Müslümandı ve Muaviyede gayrimüslimlerden cizye almıştı.

Yezidin hazreti hüseyinin katliyle bir ilgisi olmadığını Abimiz bilmemektedir. Yezide lanet edilmemesi gerektiğini de bilmemektedir. 29 temmuzdaki yazımızdan ilgili kısmı naklediyorum:

Yezidin küfrüne hükmeden ehlisünnet alim var mıdır? Yoktur! Yezidin küfrüne hükmetmek caiz değildir. Ancak Rafiziler ve şiilerce Yezid kafirdir ve lanet edilmesinde de beis yoktur. Ehlisünnet alimlerimiz ise yezide laneti yasaklamıştır. Zira Müslümana lanet edilmez!

Diyelim ki yezid laneti hak ediyor. Ona lanet etmek sevaptır yahut ibadettir diyebilir misiniz? Peki ona lanet etmeniz, Hazreti Ali’yi çok mu sevdiğinizi gösterir yahut ona lanet etmek, tarihi hadisleri mi değiştirir? Allah Teala öte tarafta ‘kulum niye yezide lanet etmedin’ diye soracak mı? Sormayacak… Biz ehlisünnet müslümanlar lanetten kaçarız.!

Hazreti Hüseyinin ölüm emrini Yezid vermemiştir. Bu cinayeti ubeydullah bin ziyad işlemiştir. İmam gazali hazreti hüseyini öldürene ancak ‘tövbe etmediyse lanet olsun denebilir’ diyor. Hal böyleyken Yezide nasıl lanet edilsin…. Bizim ehlisünnet ulemadan bazı zatlar medine halkına zülmettiği gerekçesiyle yezide lanet caiz demişlerse de lanet edilmez diyen ulema çoğunluktadır.

BÖLÜM 15


YAZILACAKTIR!

 

BÖLÜM 16

+Muaviye sarayında kaç yahudi var. Romalı papaz var. Bunları konuşalım artık.

Biz de soruyoruz Ada abimize kaç yahudi var bir söyleyin, hiç işitilmemiş bilgilerinizle bizleri aydınlatın…yahudi sayısından önce şunu soruyoruz ‘hazreti muaviye sarayında onlarca yahudi, papaz vs. varsa ne olmuş?’ bunu bize bir açıkla? Neye işaret eder bu? Papaz, yahudi vs çalıştırmak ayıp mı, haram mı? Emeviler devride yahudiler rahat ticaret yapıyor, dini özgürlükleri var, ilmi faaliyetlerde bulunabiliyorlar. Bunun bir mahzuru mu var? bunun bir mahzuru yoksa ne demeye imalı imalı ‘konuşuyorsun!’

Emeviler uygun gördüğü kafirlere teknik işleri tevdi etmişse ne olmuş yani bu onların kötü olduğunu göstermez aksine adaletli olduğunu gösterir. Öte yandan sasani ve bizans topraklarında bürokratik hizmetleri kimin yönetmesi gerekir? Müslümanların mı? yoksa o toprakları tanıyan, işi bilen kafirlerin mi? Elbette kafirler bu noktada istihdam edilir. Kaldı ki hazreti muaviyenin başka alternatifi yoktu. Kamu yararına bunları çalıştırmıştır. Bunda da dinen bir sakınca yoktur.

Peygambere hizmet eden yahudi bir çocuk vardı. Hayber fethinde elde edilen esirler müslümanlara meslek öğretmek karşılığında serbest bırakılmıştı. Hazreti ömer 4000 kadar gayrimüslim esirin bir kısmını dağıtmış, bir kısmını devlet işlerinde istihdam etmişti. islam coğrafyası genişlediği için müslümanlar bir nev’i azınlık konumunda olmuşlardı. Gayrimüslim istihdamına mecbur kaldılar. hazreti muaviye devrinde de gayrimüslim istihdamı artmıştır. Fakat yahudi istihdamı ‘ada abinin imalı sorusunda işaret ettiği gibi fazla değil tam aksine yok denecek kadar azdır. Zira yahudiler ticaret ve meslek dallarında temayüz etmişlerdi. Abbasiler devrinde ise durum değişmiştir.

BÖLÜM 17

+Hazreti ömer mektup yazıyor. Ey muaviye sen bu tahtı nasıl yaparsın. Peygamber yerde oturdu. Muaviye cevaben diyor ki ‘burası roma’

Bu mektup nerde yazıyor ve biz bu mektuba niye itimad edelim? Gerekçeleri ile açıklayın!

BÖLÜM 18

+Takiye emevilerden başladı. olay para. Parayı elinde tutabilmek için.

Hazreti Muaviye ve beraberindeki sahabiler ki bunlar arasında cennetle müjdelenen kimseler de vardı. Bunlar takıyye yaptı yani gerçek dinlerini, niyetlerini sakladılar demenin hükmü nedir? Bunu ehlisünnet alim zatlara sorarsınız. Bu hadiselerin parayla bir ilgisi olduğunu söylemekte ancak Ada Abiye yakışırdı. Hem yukarıda Hristiyanlardan cizye almadı diyeceksin burada kalkıp ‘olay para’ diyeceksin.

BÖLÜM 19

+Emevilerde sikke bile yok. Roma sikkelerini kullanmışlar. Muaviye böyle yapmıştır.

Yine uyduruk bir iddia, saçma bir tenkitle karşı karşıyayız. Bir kere roma sikkelerini kullanmak suç değildir. Cahil abimiz islamiyetin ilk yıllarında sasani bizans sikkelerinin kullanıldığını bilmiyor. Emeviler roma sikkesi kullandı diye tenkid edilemez. Öte yandan Emeviler sikke’de bastırmıştır.  hatta bir aralık bir yahudiyi de bu görevde kullanmışlardır. ilk sikke bastıranda hazreti muaviye efendimizdir ki sikke üzerine adını ve unvanını da bastırmıştır. Sonradan gelen halifelerde sikke bastırmışlardır. Bütün bunlardan anlaşıldığı üzere Ada abimiz yine sıkmıştır…

BÖLÜM 20

+Emevi devletinde bir adam çıkıp dese hazreti aliye lanet okumayazsınız dese, öldürülürdü. Ehlibeytle alakalı herhangi bir cümle karşılığında derhal dinin dışına atarlardı.

Bu derece rahat yalan atabilen adamda ciddi psikolojik sorunlar var demektir. Kozmik bilgilere hakim olan Şeyh Ada hazretleri kuantum mekaniğini bir saatliğine bırakıp biraz tarih öğrenseydi. böyle konuşup kendisini rezil etmezdi. 29 temmuzda yayınladığımı yazıdan iki başlığı aktarıyorum.

Hazreti muaviye, hutbelerde hazreti Aliye sövdürme emri verdi mi?

Hazreti Ali taraftarlarından Hucr b. Adiy, hazreti hasan, hazreti Muaviye’ye hilafeti devrettiğinde hazreti Hasan’a ciddi muhalefet etmiştir. Hazreti Hasan’a ağır sözler etmiştir. Bununla beraber emeviler aleyhine şiddetli konuşmuştur. Muaviye tarafından uyarıldıysa da bu kar etmemiştir. En nihayetinde Hucr b. Adiy, hazreti Osman’a lanet edip aleyhine konuşmaya başlamıştır. Neticede muaviye tarafından öldürülmüştür. Hutbelerde sövme ve lanet meselesi de böylece başlamıştır.

Hazreti Muaviye’nin, hutbelerde ehl-i beyte sövün gibi tek bir emri yoktur. Yoktur diyoruz nerde yoktur, muteber kitap ve sahih bir rivayette yoktur. Vardır diyorsanız ‘hadi buyrun meydan sizin’ diyoruz. Tarihçilerin uydurduğunu Ada abimiz hüccet kabul ediyor ve emevilere sövüyor. Makrizi gibi şii bir tarihçi dahi Hazreti muaviyenin hazreti aliye lanet ettiğini söylemiyor.

Peki, Hazreti Ali rencide edilmiş midir? Diye sorulsa, buna evet edilmiştir denebilir. Fakat kimse hazreti Aliye küfür etmemişsövmemiştir. Böyle bir şey tarihte yoktur. Hazreti Ali’yi tenkit/rencide eden bir takım emevi idarecileri varsa da bunlar YANLIŞ yapmışlardır. Savaş olmuş, iki tarafta kendini haklı gördükleri için birbirlerine kötü sözler söylemişlerdir. Ömer bin Abdülaziz bu çirkin işe de son vermiştir. Hazreti muaviyenin, Hazreti Ali’ye kötü bir sözü olmadığı gibi ömer Nasuhi bilmenin de söylediği gibi ‘Muaviyenin, hazreti aliye hürmet gösterdiği birçok sözlerinden, hutbelerinden anlaşılmaktadır”. Bu noktada deriz ki Hazreti Ali’ye kötü söz söyleyenlerin günahı da hazreti Muaviyeyi bağlamamaktadır. Zira böyle bir şeye razı olmadığı açıktır. Ehlisünnet alimlerimiz böyle beyan ederler. Muaviye zamanında hutbelerde hazreti Ali’ye sövüldü diyen kimseden kaynak sorarız.

BÖLÜM 21

+Emeviyi benim gibi konuşamazsınız. Emevilerle alakalı bizim tarihçilerin yaptığı çalışma yok. Çünkü izin yok.

Gerçekten de emevileri Ada abi gibi konuşamazsınız zira kimsede Ada abi gibi bol keseden atacak rahatlık bulamazsınız. Ada abi ‘Emevilerle ilgili çalışma yok diyor’ yine uyduruyor. Hazreti Muaviye aleyhine yazılan fantezi eserlerden birkaçını zikredelim. Ahmet Akbulut ‘sahabe dönemi iktidar kavgası’ - İrfan aycan ‘irfan aycan saltanata giden yolda muaviye’ - Mehmet azimli ‘hasan ve muaviye’ - Mustafa İslamoğlu ‘imamlar ve sultanlar’. Böylelikle Ada Abinin ‘izin yok’ demesinin de her zaman ortaya sıktığı yalanlardan biri olduğu anlaşılıyor. Emeviler tarihine dair yapılan diğer çalışmaları da araştırmayı karıştırmayı seven Tevhid ocağına havale ediyorum.



[1] Özet olarak aktardığımız bilgiye karşı gelenler ömer faruk korkmaz hoca efendinin https://www.omerfarukkorkmaz.com.tr/2020/04/24/hz-muaviye-hz-hasani-zehirletti-mi/ yazısını da bakabilirler. Rivayet kritiği nasıl yapılırmış, görürler.

Yorumlar

  1. Yazında pek çok hata var ama artık son noktası şu kısım oldu: "Yezidin hazreti hüseyinin katliyle bir ilgisi olmadığını Abimiz bilmemektedir."

    Senin ilimden zerre almışlığın yok Allah sana hidayet versin. Kaynak budalası olmuş da hakikati göremeyecek duruma gelmişsin. Kadir Mısıroğlu'nu dahi kaynak alarak aptal saptal işler yapıyorsunuz.

    Zayıf hadis diyorsun da İmamı Gazali Hz de İhyai Ulumiddin adlı eserinde pek çok zayıf hadise yer vermişti. Hikmet varsa hadisin kokusunu da alırsın nurunu da görürsün.

    Sen kendinde bir ilim var zannederek yazıyor da yazıyorsun.
    Senin icazetin var mı?
    Hadis ilmine ne kadar vakıfsın?
    Fetva vermeye iznin var mı, yetkin var mı?
    Diploman var mı?
    Kimsin sen?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. bir halt bildiğin yok. %100 eminim ki "kıçını yıkamayı bile bilmiyorsun".

      Sil

Yorum Gönder

Popüler Yayınlar