DİN DÜŞMANI MEALİSTLERİN, ‘SAHABE HADİSLERİ REDDEDİYORDU’ İDDİASI ÜZERİNE V

 

(İtalik olan yazılar mealcilerin iddialarıdır) geçmiş yazıları okumadıysanız okumanızı tavsiye ederim…

BÖLÜM I

İDDİA- Hz. Ömer’in bu tavrını üçüncü halife Hz. Osman da çok hadis nakleden Ebu Hureyre ve Kab’a karşı koyarak devam ettirmiştir: Hz. Osman çok hadis nakletmelerinden dolayı Ebu Hureyre’yi Devş dağlarına göndermekle, Kab’ı da Kırede dağlarına sürgün etmekle tehdit etmiştir. Tahzırul Havas 10b.

CEVAB- Batılı ve yerli kafirler(mealistler) ebu hureyre radiyallahu anh’a atmadıkları iftira kalmamıştır. Ebu hureyre 5375 hadis rivayet etmiştir. Bu rivayet ettiği hadislerden tekrarlar çıkarılsa bu sayı 1000 civarına düşmektedir. Bundan da kendisiyle beraber aynı hadisi nakledenlerin rivayet ettikleri ile benzerler hadisler çıkarılsa bu sayı 33’e düşer. Tek başına naklettiği işte bu kadardır.

Hazreti ömerin ve hazreti Osman’ın hadis rivayetini tahdid etmesine yönelik izlediği bir politika vardır. fakat hangi mealci kalkıp rivayet etmeyi sınırladığı sözler sadece peygamberin hadisleriydi’ diyebilir?

Ebu hureyre ve ka’ab’a dair sınırlamalar, halifelerin hadis kabul etmemelerinden sebeple değildir. (bunu geçmiş yazılarda açıkça ortaya koyduk) Tam aksine her zaman vurguladığımız gibi halifelerin peygamber hadisine karşı olan titizlikleri sebebiyledir. Bu sözlerin söylendiği zamanlarda henüz peygambere vahiy geliyordu. Halifeler ve sahabeden hadis yazımına karşı olanlar bu durumu göz önüne aldılar, kur’an ile hadis karışacak endişesi taşıdıkları için de rivayet etmeye ve yazmaya sınırlama getirdiler. Rivayetleri sınırlamak insanların peygamber konusunda rast gele konuşmamasını da sağlamıştır. Halifelerin maksadları da bunlardır.

BÖLÜM II

İDDİA- Dört halifenin dışında Peygamberimiz’i gören birçok değerli sahabe, gerek dört halife döneminde, gerekse dört halifeden sonra arkadaşlarının hadislere karşı takındıkları tavrı benimsemişlerdir. Bu konuda İbni Abbas ve Abdullah bin Mesud adlı meşhur sahabeleri görelim:

CEVAB- Geçmiş yazılarda 4 halifenin hadislere karşı hassasiyetlerini ortaya koyduk, hangisinin kaç hadis rivayet ettiğini ortaya koyduk. Aynı zamanda hadislerin peygamber devride yazıldığı açık ve net bir şekilde ortaya çıkmıştır. 4 halife, yani Müslümanların başı mesabesindeki sahabiler ‘peygamberin hadislerine’ karşı titiz, hassas ve sonraki nesle temiz geçmeleri noktasında duyarlı iseler geriye kalan sahabiler nasıl olurlar? Elbetteki duyarlı olurlar. Mealistler ise tam aksini iddia etmektedirler. Şimdi aksini iddia ettikleri rivayetleri inceleyelim.

Birinci rivayet:

İDDİA- Şeddad, İbni Abbas’a “Hz. Peygamber bir şey bıraktı mı?” diye sordu. O da “Sadece Kuran’ın iki kapağı arasında olanları bıraktı.” cevabını verdi. Buhari, K. Fezailul Kuran; Müslim, K Fezailus Sahabe; Ebu Davud, K. Fiten; Tırmizi K. Fiten

CEVAB- Sahtekar mealciler, hadisleri cımbızlamakla kalmıyorlar, hadis niye söylenmiş? neden söylenmiş? diye ötesini berisine bakmadan önümüze koyuyorlar. Zavallı mealistlerde mercimek tanesi kadar beyin olmadığına tekrar şahit oluyoruz.

Esasında Hadiste peygamber bir şey bıraktı mı? Yani miras, mal, mülk bıraktı mı? Diye soruluyor. Cevaben kur’andan başka bırakmadı’ deniyor. Mesele bundan ibarettir.

İkinci rivayet:

İDDİA- İbni Abbas hadis yazmayı yasaklar ve şöyle derdi: “Sizden önceki ümmetlerin sapmaları bu şekilde kitaplar vücuda getirmek yüzünden olmuştur.” İbn Abdül Berr, Camiul Beyanil İlm 1- Abdullah bin Mesud elinde bir hadis sayfasıyla geldi. Sonra su isteyerek yazıları sildi, sayfanın yakılmasını emretti ve şunu söyledi: “Allah kime bir hadis sayfasının yerini bildirirse ve o da beni bundan haberdar ederse, Allah’a yemin ederim ki, Hindistan’da dahi olsa o hadisi arar bulur ve yok ederdim.” Ebu Reyye, Muhammedi Sünnetinin Aydınlatılması

CEVAB- Mealcilerin yukarıda yazdıkları rivayetlerin aslı bunlardır…ikinci rivayeti darimi başka bir vechle de nakletmiştir. İbn abbasın sözü, Camiu beyanil ilm ve takyidul ilm de geçmektedir.

أَخْبَرَنَا أَحْمَدُ بْنُ سَعِيدِ بْنِ بِشْرٍ، نا ابْنُ أَبِي دُلَيْمٍ، نا ابْنُ وَضَّاحٍ، نا مُحَمَّدُ بْنُ نُمَيْرٍ، نا رَوْحُ بْنُ عُبَادَةَ قَالَ: حَدَّثَنَا ابْنُ جُرَيْجٍ، عَنِ الْحَسَنِ بْنِ مُسْلِمٍ، عَنْ سَعِيدِ بْنِ جُبَيْرٍ، عَنِ ابْنِ عَبَّاسٍ  رَضِيَ اللَّهُ عَنْهُمَا " أَنَّهُ كَانَ يَنْهَى عَنْ كِتَابَةِ الْعِلْمِ وَقَالَ: إِنَّمَا ضَلَّ مَنْ كَانَ قَبْلَكُمْ بِالْكُتُب

قال أبورية وعن الأسود بن هلال قال: أتى عبد الله بن مسعود بصحيفة فيها حديث فدعاء بماء فمحاها ثم غسلها ثم أمر بها فأحرقت ثم قال: أذكر الله رجلا يعلمها عند أحد إلا أعلمني به، والله لوأعلم أنها بدير هند لبلغتها. بهذا هلك أهل الكتاب قبلكم حين نبذوا كتاب الله وراء ظهوركم كأنهم لا يعلمون

Bu rivayetlerden önce peygamber efendimiz “Allah’ın kitabı dışında bir şey mi yazıyorsunuz? Biliyor musunuz, sizden öncekiler ancak Allah’ın kitabı yanında başka şeyler de yazmaları/edinmeleri sebebiyle sapıttılar” hadisi vardır. zannediyorum mealciler bu hadisi daha önce keşfetmemişler.

Mealcilerin, camiu beyanil ilm kitabından, ibn abbastan naklettikleri sözün isnadı hasendir.  Aynı kitap da bu belirtilmiştir. Hasen hadis mealciler nazarında neyi ifade ediyor? Bu ve benzeri soruların mealcilerde karşılığı yoktur. bu rivayeti kabul ettiler çünkü canları öyle istiyor. Biz ısrarla yine soruyoruz "bu rivayeti kabul edip, aynı kitapta aleyhinize olan rivayetleri niye kabul etmiyorsunuz?"

Selefin (ibn abbas, ibn mes'ud gibi kimselerin) çoğunluğu ilk etapta hadis yazmamayı savunmuştur. Çünkü henüz kur'an inmeye devam ediyordu. Yukarıda izah ettik sahabe kur'an ile hadisin karışacağı ihtimalini göze alarak, hadis yazmaya hoş bakmadılar. Ayrıca bir noktaya dikkatinizi çekerim ‘selef hadislerin hıfzına/ezberlenmesine karşı değildir. Zaten hadisler sahabinin ezberindeydi. Sahabi ne zaman ki kur’an ile sünnet karışmayacağından emin oldu, o zaman hadisler zayi' olacak endişesiyle, hadisin yazılmasına cevaz verdiler ve yazılabileceği hususunda da ittifak ettiler.

SELEF ilk etapta HADİS YAZIMINA KARŞIYSA, BU aynı zamanda ONLARIN HIFZA VERDİĞİ ÖNEM SEBEBİYLEDİR. Sahabe ve tabiinin ezber güçleri hakkında gelen nakillere bakılsa ne dediğimiz daha iyi anlaşılacaktır. İbn abbas ki 70 beyitlik bir kasideyi tek duymakla ezberlemiştir. Demek ki "YAZIMA KARŞI OLMAK, HADİSLERE KARŞI OLMAYI GEREKTİRMEZ" beyan ettiğimiz üzere sonradan yazıma karşı çıkılmadığına dair rivayetlerde vardır. İbn sa'd tabakat, el bağdadi takyidul ilm'de naklettiğine göre İbn abbas peygamber ve sahabenin naklettiklerini levhaya yazmış yanında taşımıştır.

Sahabinin hadis yazımının aleyhinde söyledikleri sözleri genel olarak böyle anlarız. Böyle anlamımıza sebeb olan temel etken yine hadislerdir.

Bu rivayetler ve sahabeden gelen buna benzer nakiller sahabebin hadislere karşı titizliğini gösterir. Bunlar hadis karşıtıdır demek bütün tarihi yalanlamak olur. Bunlar kur’anı öncelemişler ve kur’ana karşı paralel bir kitap olmasın diye böyle konuşmuşlardır. Tamemen insanların itikadlarını düşünerek bu sözleri söylemişlerdir. Bu hadisleri nakledenler de ‘bunlar hadis düşmanıdır’ diye de nakletmemişlerdir. Bu mealcilerin kendi uydurdukları bir yalandır. Bu hadisleri nakleden zatlar aynı şekilde sahabenin hadis yazdığına ilişkin rivayetleri de nakletmektedirler. Yine dönüyoruz ve mealcilere soruyoruz. Siz lehinize gördüklerinizi sahih kabul ediyorsunuz da aleyhinize gördüklerinizi niye reddediyorsunuz? Sadece bu soru dahi mealcilerin batıl iddialarının çürük olduğunu göstermeye yetmektedir.

Bir düşünün İbn abbas hadis rivayetini yazmayı yasakladıysa, hadis rivayetinde nasıl oluyor da muksirun arasında yerini alıyor? İbn abbas 1660 hadis nakletmiş büyük çoğunluğunu peygamberden bizzat işitmiştir. Kendisinden de 197 kişi hadis nakletmiştir. Abdullah bin mes’ud’a gelecek olur isek, 848 hadis nakletmiş ve bunların pek çoğunu yine peygamberden işitmiştir. Tekrar soruyoruz bu yukarıdaki iki sahabinin sözünü nasıl anlayalım? mealistler gibi anlayamayacağız gün gibi ortadadır. 

dört halife döneminden “yazılı tek bir hadis sayfasının” bile bize ulaşmadığı gerçeğini yok edemez. Dört halifenin ve ünlü sahabelerin aktardığımız sözleri, bundan daha önemlisi bu sözlerle uyumlu bir şekilde hiçbir hadis kitabı oluşturmadıkları gerçeği, hadisleri Kuran gibi dinin kaynağı yapanlar için önemli bir ders içermektedir.

Dört halife devrinden tek hadis bize ulaşmadı diye iddia ediyorlar, yine yalan atıyorlar. El a’zami, 52 sahabenin hadis yazdığını, hicri birinci asırdan sonra yazanların sayısının 86, hicri ikinci asırdan sonra yazanların sayısının ise 256 kişi olduğunu tespit etmiştir. Hamidullah muhtasar hadis tarihi isimli eserinde peygamberin sağlığında hadis derleyen yani ‘sahifeleri’ olan 19 sahabi’den bahsetmektedir. Bir diğer araştırmaya göre 670 ile 750 yılları arasında 400 kadar muhaddisin hadis yazdığı belgeleriyle birlikte tespit edilmiştir.  En son vefat eden sahabi ebu tufeyl’de 718’de vefat etmiştir. Ebû Hüreyre ile Semüre b. Cündeb’in sahifeleri günümüze kadar el yazması nüsha halinde ulaşmıştır. Günümüze el yazması nüsha halinde ulaşmayan sahifeler ise meşhur hadis kaynaklarında yer almaktadır. DEMEK OLUYOR hadisler peygamber devrinden BİZE ULAŞMIŞTIR.

bütün bunları kabul etmememiniz ‘dört halife ve sahabe hadisleri kabul etmiyordu iddianıza yönelik rivayetleri de kabul etmemenizi gerektirir’.

Yorumlar

Popüler Yayınlar