Tevhid ocağının ateşli gencinden içler acısı itirazlar I
Ada reisin ağzına bakan, tevhid
ocağı fedaisinden ne beklenir? Ancak akla ziyan itirazlar beklenir. 24 temmuzda
yayınladığımız yazının altına tevhid ocağının fedailerinden birisi itiraz
mahiyetinde açıklamalarda bulundu. Bu açıklamalar öyle zannediyorum ki genel
olarak ‘tevhid ocağı gençlerinin zihniyetini’ yansıtmaktadır. Biz de bu yazımız
da Ada abinin açıklamalarına yaptığımız reddiyelere ara verip, tevhid ocağının Emevi
düşmanlığına dair yazdıklarını inceleyeceğiz.
Tevhid ocağı ateşli genci
buyuruyor ki “Ehli Sünnet'e göre Sahabeler birbirinden ayrılmaz ve
her birisi sevilir. Amenna. Ancak Sahabe demek Resulullah'a ve Onun soyuna
sahip çıkanlara denir. Saltanat uğrunda ilmin kapısı olan Hazreti Ali'ye karşı
çıkan, onunla savaşacak kadar ileri giden ve Ehli Beyt'e Cuma namazı
hutbelerinden sövdürten kimdi? Ona hata ettiğini söyleyen İmam Neseiye ve dahi
onlarca Allah dostuna işkence edenler ve şehid edenler kimlerdi?”
Yazıya başlamadan imam rabbaninin
58. Mektubundaki satırları paylaşmak istiyorum. “Büyük islâm âlimi Abdüllah
ibni Mübâreke, (Muaviye ile Ömer bin Abdülazîzden hangisi eftaldir?) diye
soruldukta, (Resûlullahın yanında giderken Muaviyenin bindiği atın burnuna
giren toz, Ömer bin Abdülazîzden yüzlerce daha kıymetlidir) buyurdu. [Eshâb-ı
kirâm onlardır ki, Allahü teâlâ onları Habîbinin meclisine, sohbetine lâyık
olarak halk etmiştir”
Bu tüyler ürpertici satırlardan
sonra yazımıza geçebiliriz…
Öyle anlaşılıyor ki Tevhid ocağı
gençleri hazreti muaviye efendimizi sahabi olarak görmüyorlar. Tevhid
ocağının ateşli gençleri sahabenin ne demek olduğunu da bilmiyor. İbni
hacer el askalani el isabesinde sahabi tanımına dair görüşleri izah etmiş. En sahih
görüş olarak ‘peygambere iman edip, bir araya gelen[1] ve
imanlı ölen kişi sahabidir’ görüşünü nakletmiştir. demek oluyor ki sahabe ‘Resulullah'a
ve Onun soyuna sahip çıkanlara denmezmiş’. Şimdi Hazreti muaviye'ye bakalım. Daha
Mekke fethi sırasında Müslüman olmuştur. sahabi olduğuna dair de ittifak
vardır. Ayrıca islam
tarihçileri Muaviyenin cenabı-ı peygambere katiplik yaptığı noktasında da ittifak
etmiştir.[2]
Peygamberin katipliğini yapmak
şerefine nail olan sahabiden ne istiyorsunuz? be vicdansız insafsız adamlar!
Ehlisünnetim diye geziyorsunuz. Bu kadar cahil bir araya nasıl toplandınız?
İmam suyuti, Muaviyenin 163 hadis
naklettiği tespitini paylaşır. Muaviyeden de nice sahabiler hadis rivayet etmişlerdir.
Geçen yazımızda da söylediğimiz gibi kütübi sitte alimleri hepsi Hazreti
Muaviyeyi kabul etmişlerdir. İmam suyuti tarihul hulefasında geçen rivayete
göre Hazreti Ali, Muaviyeyi kast ederek ‘onun emirliğini çirkin görmeyiz’
demiştir.
Hem sahabi hem de katip olan
hazreti muaviye hakkında Mevlana hazretleri mesnevisinde, Abdülkadiri Geylani gunyetüt
talibinde ‘radıyallu anh’ duasını yapmıştır. Ehlisünnet alimlerimiz Muaviye hakkında‘Allah ondan
razı olsun’ duasını yapıyor. Abdülkadir Geylani aynı eserinde muaviyenin
halifeliği sahihtir diyor. bizim tevhid ocağı fedaileri 'hazreti' bile demiyor. 'kamera şakası gibi'
saltanat uğruna mı savaştı?
Ömer Nasuhi bilmen diyor ki “bütün ehli sünnet uleması müttefiktirler ki, Muaviyenin, Hazreti Aliye karşı muhalefeti bir ictihad neticesi idi”[3]. Bütün ehlisünnet ulema ittifak etmiş.
Ehlisünnet ulema demişler ki ‘Hazreti
Ali haklıdır, iki sevap almıştır. Muaviyenin, içtihadı hatalarıdır, bir sevap
almıştır” Biz ehlisünnet Müslümanların ve ulemanın hepsi ‘ictihad neticesinde
Hazreti Aliye karşı çıkılmıştır’ diyoruz. Bir avuç, ne olduğu belirsiz Tevhid
ocağı fedaileri diyor ki ‘saltanat uğruna bunu yapmıştır' yorumu siz insaflı okurlara bırakıyorum...
Sahabe arasındaki
ihtilaflara ehlisünnet müslümanlar nasıl bakmalıdır?
İmam rabbani 251. Mektubunda
buyuruyor “‘ashab arasında çıkan savaşlar dünyalıktır, menfaat içindir
demeyin. Zira onların ayrılığı içtihad ve te’vil sebebiyleydi. Nefisleri
sebebiyle ayrılmadılar. Bütün ehlisünnet böyle söyler’” imam rabbani
sözlerinin devamında da alimlerden delil getirir ve derki ‘ancak kalbi
bozuk, ruhu pis olanlar sahabilere yoldan çıktı, günaha girdi diyebilir’
buyuruyor.[4]
abdülkadiri Geylani günyetüt talibinde ‘ehlisünnet, sahabe münakaşalarını
dillendirmeye çekinmiştir, onların işlerini Allah tealaya bırakmışlardır’ buyuruyor.
Hazreti Ebubekir fedek arazileri
konusunda peygamberin emrine uymuştur. Hazreti fatıma da kendisine darılmıştır.
Hazreti Fatıma kırılmış, gücenmiştir. şimdi, Hazreti Ebubekire ne diyeceksiniz? ehlibeyte
karşı çıkan sahabilere ne diyeceksiniz? Tevhid ocağının ateşli gençleri, hadi
desek ki hazreti muaviye saltanat için hazreti aliye karşı çıktı, peki hazreti
Muaviye yanında yer alan sahabileri ne yapacaksınız? Aşere-i mübeşşereden olan
kaç sahabi hazreti muaviye yanındaydı? Bunlara karşı mı çıkıyorsunuz? Bari yiğit
olun, mert olun! ehlisünnetim diye piyasada gezmeyin.
Hazreti hasan, Hazreti Muaviye’ye
biat etti. Hazreti Hasan emrinde koca bir ordu varken ‘sizin yalancı,
sahtekar, saltanatçı’ dediğiniz Muaviyeye niye halifeliği teslim etti.
Korktu da mı verdi diyeceksiniz? Ne diyeceksiniz? Biz ehlisünnet müslümanlar olarak diyoruz ki ‘hazreti hasan, Muaviyenin ehil olduğunu gördü de hilafeti ona verdi’
siz ne diyorsunuz?
Ehlibeyte Cuma namazı
hutbelerinde kim sövmüş?
Tevhid ocağının ateşli genci Ada
abisinden duymuş, ada abisinin usulüyle ortaya sallıyor. Soruyoruz ‘hazreti
Muaviye’nin, hutbelerde Hazreti Ali’ye sövün’ gibi bir talimatı olmuş mudur?
Olmamıştır. “Olmuştur, işte sana rivayet diyen adama deriz ki “biz bu
rivayeti niye kabul edelim?” öyle ya her önümüze konan tarihi rivayeti
kabul edeceksek ortada ehlisünnet kalmaz. öte yandan sened ve metin tenkidi
diye bir şey niye var? Aslı astarı olmayan rivayetleri kabul edecekseniz
bizde muaviyenin faziletlerini anlatan hasen, zayıf rivayetlerin hepsini
önünüze koyarız. (bunlar belki de 20’yi bulur) mum gibi kalırsınız.
Peki, Hazreti Ali rencide edilmiş
midir? Diye sorulsa buna evet edilmiştir denebilir. Fakat kimse hazreti
Aliye küfür etmemiş, sövmemiştir. Böyle bir şey tarihte yoktur. Hazreti
Ali’yi tenkit/rencide eden bir takım emevi idarecileri varsa da bunlar YANLIŞ
yapmışlardır. Savaş olmuş, iki tarafta kendini haklı gördükleri için
birbirlerine kötü sözler söylemişlerdir. Hazreti muaviyenin, Hazreti Ali’ye
kötü bir sözü olmadığı gibi ömer Nasuhi bilmenin de söylediği gibi ‘Muaviyenin,
hazreti aliye hürmet gösterdiği birçok sözlerinden, hutbelerinden
anlaşılmaktadır”. Bu noktada deriz ki Hazreti Ali’ye kötü söz söyleyenlerin günahı
da hazreti Muaviyeyi bağlamamaktadır. Zira böyle bir şeye razı olmadığı açıktır.
Ehlisünnet alimlerimiz böyle beyan ederler. Muaviye zamanında hutbelerde
hazreti Ali’ye sövüldü diyen kimseden kaynak sorarız.
+İmam neseiye(nesai?) ve
onlarca Allah dostuna işkence ve şehid edenler kimdi?
Tarihi kaynaklara baktığımızda emevi
devri alimlerinin Emeviler aleyhinde bir takım fikirlere sahip olduğunu görüyoruz. mesela hilafetin
saltanata dönüşmesini eleştiren alimler vardır. bununla beraber Abdullah b.
abbas, Abdullah b. ömerin de içinde bulunduğu sahabiler ve alimlerin çoğunluğu emevi
halifelerine biat etmişlerdir. Üstelik Sahabilerin riyasetinde ilmi çalışmalar
yürütülmüş, bunlar ehlisünnet itikadının günümüze gelmesinde etkili
olmuşlardır. Emevilerin başarısız işlerinin olduğunu kimse inkar etmez. Fakat Emeviler
tarihini yazan kimseler, ehlibeyte düşmanlığı zirve yapmış, emevi hanedan üyelerini
katletmiş abbasilerdir. İnsaf ehli kimse hiç tarih bilmese acaba abbasi
tarihçileri uydurmuş olabilirler mi diye bir düşünür. Biz tarihçiler olarak
görüyoruz ki ‘abbasi tarihçileri Emevileri kötülemek için var güçleriyle çalışmışlardır’.
Bundan sonra gelen tarihçilerde bunların tesiriyle emevileri kötülemişlerdir.
(Emevilere karşı çıkan alimler ile gerekçeleri ve bunların akıbetlerini yazı uzamasın için bir başka yazıya havale
ediyoruz)
Tevhid ocağının ateşli
gençlerinin yaptıkları itirazlar bununla sınırlı değildir. yazının devamı
gelecektir…
[1] Görmek şartı
da yoktur. Peygamberle bir kerede olsa bir araya gelen kör kimse de sahabidir.
[2]
24 temmuzdaki yazımızda ‘Hazreti muaviye efendimizin vayh katibi olduğu
inkar edilemez. Zira tevatürle bilinmektedir’ demiştik. Tevhid ocağının
ateşli gençleri bu satırı ya görmezden gelmişler yahut da tevatür haberi kabul
etmiyorlar. Tevatür yoktur diyorlarsa da itiraz edebilirler. Bizde gerekli
cevabı verip kendilerini yine mahcup ederiz. Zaten ilerleyen yazılarda bu
meseleye değineceğiz.
[3]
Hazreti muaviye fakihti. Buharinin rivayet ettiği hadiste İbn abbas ‘muaviye
vitir namazını bir rekat olarak kılmıştır isabet etmiştir, zira o fakihtir’
diyor.
[4] 251. Mektubu
okuyun devamında şok olacağınız şeyler var. Ada abiniz tok ve güzel sesiyle size
okusun.
Bak güzel kardeşim seni anlıyorum, muaviyenin haklı olduğunu düşünüyor ve İslam davası uğrunda bir şeyler karalıyorsun. Sened ve metin tenkidinden bahsediyorsun. Ancak kaçırdığın ince bir nokta var. Çocukluğunu Resulullah'ın yanında geçirmiş olan Hazreti Ali'den tabiri caizse bir avuç hadisin rivayet olduğu yerde kitaplarda yazılanlar ile emevi tarihi kasmaya çalışman çok anlamsız. İlmin kapısı olan Hazreti Ali'den gelen rivayetlerin ortadan kaldırıldığı yerde benim bana aktarılan tarihe temkinle yaklaşmam gerekir. Kaldı ki kerbela gibi bir hadisenin yaşanmış olduğu bir tarihsel süreçten bahsediyoruz.
YanıtlaSilTarihi kaynaklar olmasına rağmen Cuma hutbelerinde sövülmedi diyebilir ve bu konu hakkında bu görüşün aksini beyan eden tarihi kaynakları delil gösterebilirsin. Muaviye dönemi harika bir dönemdi diyebilirsin. Ancak senin katılmadığın bir kısım tarihi kaynak ve Ehli Beyt uleması der ki, muaviye bu dönemde Hazreti Ali'yi haklı bulanları şehid etti ve bu yaptıklarını kapatmak için tarihi başka şekilde yazdırdı. Devletin emirinin pekala bu tarihi istediği şekilde yazdırmaya gücü yeter. Meseleyi uzatmayacağım.
Bu yazdıklarımın deliline geleyim.
Bunca kaynağın tarumar edildiği bir alanda hakikatin görülebilmesi için erbabı hikmetin kapısı çalınır. Sana bu yüzden filmi görebilmen için konu hakkında istihare namazı kıl dedim.
Öncelikle Hazreti Pir'in sözü diye beyan ettiğin yazı ona ait değildir, sonradan eklenmiştir. Bunu bir kenara koyalım.
Gelelim ikinci kısma.
Diğer İslam ülkelerindeki gerek Kadiri, gerek Rufai, gerek Şazeli, gerek Nakşibendi olan hakiki hikmet erbabı şeyhler bu filmi izlemiştir. Filmi izleyenler muaviyeye hazret dememiş ve haksız olduğunu beyan etmişlerdir. Maneviyatta gerek Resulullah Aleyhisselatu Vesselam ile gerek Hazreti Pir Abdulkadir El Geylani ile irtibat halinde olan bu Allah dostları eğer yanılmış olsalardı, muhakkak ikaz edilir ve hatalarından dönerlerdi.
Yine diğer İslam ülkelerinin Ehli Sünnet anlayışında zannettiğin gibi muaviyeye hazret demek Ehli Sünnettendir ibaresi yoktur, muaviyenin yanlış yaptığı söylenir.
"Delil" ne demektir bir bakın derim. İtiraz mahiyetinde yazdıklarınız dini-tarihi bir birikime sahip olmadığınızı gösteriyor.
YanıtlaSilMuaviyeye hazret demek ehlisünnet alametidir demedim. Türkiyede hazret kullanılır. Arapların kültüründe yoktur. iran ve Hindistan kültüründe de hazret kelimesi vardır.
Muaviyeye hazret dememeniz mesele değil. Siz sahabiyi "saymam" diyorsunuz. Sahabinin saltanat, dincilik, sahtekarlık üzerine bir devlet kurduğunu söylüyorsunuz. Böyle söylemekle o ehlisünnet dediğiniz camiadan çıkıyorsunuz.
"Bu devirde hazreti Muaviye ehlisünnet olmanın alameti olmuştur." Bu lafımıda zamanı gelince "hikmet ehli" zatlar üzerinden anlatacağım.
Size tavsiyem evvela akidenizi okuyun.