Tevhid ocağının ateşli gencinden içler acısı itirazlar II
24 temmuzda yayınladığımız
yazının altına tevhid ocağının fedailerinden bir genc çeşitli itirazlarda
bulunmuştu bu itirazların bir kısmına cevap yazmıştık. ‘buraya tıklayarak okuyabilirsiniz’. Bu yazımızda da tevhid ocağı gencinin kalan itirazlarını
değerlendireceğiz.
I
+İmamı Şafi Hazretleri sırf bu
yüzden görüşünü bildirmemiş, söylersem dilimi kesersiniz, dilimizi kana
bulamaya gerek yok demişti. Ama onu da ingiliz zihniyeti aldı ve bu konuda
tartışmaya gerek yok bakın İmamı Şafi böyle söylemiştir dedi. Halbuki o sözünün
bir öncesi var. Karşısında bekleyen kılıçlı emevi askerleri var...
Mektubatda nakledildiğine göre İmam şafii ‘sahabe ihtilafları hakkında dilimizi kana bulamayalım’ demiştir. Tevhid ocağı genci, imam şafiinin karşında kılıçlı emevi askerleri vardı. Can korkusundan böyle söyledi diyor. İmam şafii miladi 767 senesinde doğdu. Emeviler ise 661-750 seneleri arasında hüküm sürdüler. Bu çirkin iftira sebebiyle tevhid ocağı gencini kınıyoruz. Ve mezhep imamlarının sözünü tasdike davet ediyoruz. Öte yandan iddia edildiği gibi bir hadise yaşansaydı bile, bu sefer de ‘karşısında kılıçlı asker bulunmayan diğer ehlisünnet alimlerinin neyden korktuklarını’ soracaktık. Zira bütün ehlisünnet ulemasının sahabe hakkındaki tutumu imam şafiinin sözü üzerinedir.
II
+İstanbul'a kuşatmaya geldi,
Peygamber Efendimizin övgüsüne mazhar oldu diyorsun. Orada savaş bile olmadı.
Roma'dan parasını alıp geri döndüler. Eyyübel Ensari Hazretleri, bazı Sahabiler
ve Allah dostları Resulullah'ın manevi emriyle o kuşatmaya katıldı ve sadece
onlar şehid oldu. Zira orada savaş olmuş olsaydı bugün diğer askerlerin de
kabirlerini görüyor olurduk. Tarih nüshalarında orada şehid olan binlerce
askerden bahsedemiyoruz çünkü kuşatma oldu, para alında ve geri dönüldü.
Muaviyenin niyeti Hazreti Ali'nin büyüklüğüne karşı kendi büyüklüğünü ilan
etmekti zira İstanbul'u kuşatmaya giderse o hadisi şerifin övgüsüne mazhar
olduğu düşünülecek ve halkın da övgüsünü alacaktı.
Tevhid ocağı ateşli genci Ada
abisinin videosundaki iddiaları tekrar etmiş. Esasında Ada abinin iddialarına
cevap verdiğimiz ‘Tevhid Ocağının Şeyhi: Şapkalı Ada Hazretleri ve Emeviler
Tarihi’ isimli serimizde sırası geldiğinde Ada abinin ‘kuşatma ile ilgili
iddialarını’ değerlendirecektik. Tevhid ocağı genci bu iddiaları tekrarladığı
için burada kısa bir cevap vermek şart oldu. Asıl cevabı Ada abiye reddiye yaptığımız
yazılara havale ediyoruz.
24 temmuz tarihli yazıda Muaviye
hakkında ‘Bununla beraber peygamberin müjdesine kavuşmuş bir komutandır’
derken İstanbul kuşatmasını kastetmemiştim. Muaviye, Hazreti ömer zamanında
başarıları sebebiyle ‘kayseriyye’[1] üzerine
fethe gönderilmişti. Nitekim savaşı kazandı. Niye peygamberin müjdesine mazhar
oldu dedik? Çünkü Sahihi Buhari’de “ümmetimde ilk deniz savaşı yapanlar ve kayser
şehrine ilk gaza edenler mağfiret olunmuşlardır’ mealinde bir hadis vardır.
sahil şehirlerine fetihler düzenleyen, ilk deniz savaşı yapan kimseler arasında
yani mağfiret olunmuşlar arasında hazreti
muaviye efendimizde vardır. kayseri ilk kuşatanlar arasında ise yezid vardır,
böylece yezidde mağfiret duasına girmiş oluyor.
Tevhid ocağı genci Ada abisini
bile doğru dürüst dinlemediği için zannediyor ki ‘İstanbul kuşatmasına muaviye
gitmiş’. Hal böyle olunca İtirazlarını da bu yanlış üzerine bina etmiş. halbuki
Ada Abi ‘İstanbul’u kuşatmaya oğlunu gönderdi’ diye videosunda
belirtiyordu. Biz tevhid ocağı gencinin bu iddiaları tıpkı ada abisi gibi Yezid
için dile getirdiğini kabul edip cevap öyle vereceğiz.
Arap tarihçileri, Bizans
tarihçileri bu kuşatma hakkında bilgi verirler.[2]
Bunlara bakıldığında İstanbul’a kuşatmaya gidildiği ve savaşıldığı görülür.
Şöyle ki; Yezid 660 senesi bahar aylarında komutasındaki birliklerle kadıköye
ulaştı. Bu orduda Abdullah b. Abbas, Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Zübeyr, Ebu
eyyub el ensari gibi sahabenin önde gelen pek çok şahsiyeti vardı. Bu sahabiler
yezid arkasında namaz da kılmışlardı. Bunu da yezide lanet edenlere hatırlatmak
gerekir. Yezid günahkarda olsa sahabi ona biat etmiş, arakasında namaz kılmış,
cihada gitmiştir.
Yezid ve ordusu denizden karadan
var güçleriyle istanbulu muhasara ettiler. Müslümanlar arasından çok şehit
verildi. Çeşitli hastalıklarda baş gösterince islam orduları zayıf düştü.
Muhasara devam ederken ebu eyyüb el ensari hazretleri şehid edildi. Vefatına
dair farklı rivayetler varsa da nasıl vefat ettiği hiç önemli değildir. asıl
mesele istanbuldan niye dönüldüğüdür. Tarihler diyor ki: Surlar kuvvetliydi,
hava şartları kötüydü, erzak yoktu, hastalık vardı, Müslüman askerler zayıf
düşmüştü. Bu sebeplerden ötürü İstanbul kuşatması kaldırıldı. Ada abinin
dediği gibi para alıp dönmediler, savaş oldu, şiddetli savaş yüzünden pek çok
Müslümanda öldü.
Ateşli gencimiz diyor ki ‘orada
savaş olmuş olsaydı bugün diğer askerlerin de kabirlerini görüyor olurduk” Böyle
bir itiraz normal değildir. zira 1300 sene öncesinden bahsediyoruz. Muhasara anında
yüzlerce mücahid şehid olmuşsa da sadece ikisinin kabri tespit edilebilmiştir. Muaviyenin
de hazreti Ali efendimize karşı asla üstünlük gibi bir davası olmamıştır. Bunu nechül
belaga gibi uydurma kitap dahi yazar. Hakeza yezidinde böyle bir davası
olmamıştır.
III
+Emevilerin İslam dinine
hizmet ettiğini söylüyorsun. Muaviye kendisini hileyle halife ilan ettikten
sonra bütün İslam coğrafyasına emir vererek Cuma hutbelerinde Ehli Beyt'e
sövdürmedi mi be hey cahil adam! Bütün tarihi nüshalar ve yaşayan Ehli Beyt
bunu söylüyor inkar edemezsin ki bunu. Muaviye döneminde Ehli Beyt'e sövüldüğü
için cuma namazından camiyi terk eden cemaate karşılık hutbeler cuma namazının
önüne alındı. Bugün hala Emeviyeden kalan bu bakiyeyi takip ediyor Türkiye.
Diğer İslam ülkelerinde bu durum yok. Medine'yi kuşatıp Allah dostlarını şehid
eden yine bu zihniyet değil miydi? Daha Hazreti Hasan ve Hazreti Hüseyin
Efendilerimizi nasıl zehirlemeye kalktıklarına girmiyorum bile.
Emeviler dine hizmet etmiştir. şu
kadarını söylemek ile iktifa edelim “emeviler zamanında din kuzey afrikaya kadar yayılmış,
pek çok insan Müslüman olmuş. Rumi ve berberi kavmi ekserisi Müslüman olmuşlar.
Çeşitli dillerden tercümeler yapılmış, beşeri ve dini ilimler gelişmiş. İslam
dünyasında ilmi faaliyetler hız kazanmıştır. (bu bahsi bir diğer yazıya havale
ediyorum.) Muaviye’nin hakem olayında hile yapmadığını bunun uydurma olduğunu 26 temmuzda yayınladığımız yazıda açıklamıştık. Buraya tıklayarak okuyabilirsiniz.
Cuma hutbelerinde sövüldü
uydurması içinde 29 temmuzda yayınladığımız yazıda bölüm 5'deki ‘Hazreti muaviye,
hutbelerde hazreti Aliye sövdürme emri verdi mi?’ başlıklı yazıyı buraya tıklayarak
okuyabilirsiniz.
Hazreti Hasan'ı kim zehirlemiş?
Hazreti hasan, muaviye tarafından
zehirlendi diyen Ada abi, sırtını dayadığı rivayeti sened ve metin yönünden
tahlil etmiş midir? Hayır etmemiştir! Bir kitapta ‘hazreti hasan, hazreti
muaviye tarafından zehirlendi rivayetini okumuş, buhari hadisiymiş gibi kabul
etmiştir’.
Biz ise bahsi geçen rivayeti
buhari hadisiymiş gibi kabul etmiyor. Rivayeti hadis ilmi kriterlerine göre
değerlendiriyoruz. Bu olmasa herkes tarih kitaplarında lehine olan rivayetleri
seçer kendisinin doğru olduğunu söyler. Özet olarak ‘Hazreti muaviye, Hazreti
Hasanı zehirletti rivayetleri sened ve metin tenkidine tabi tutulduklarında
itimad edilemeyecek rivayetler olduğu görülmüştür’
Taberideki rivayete bakıldığı
zaman, bu rivayetin senedinde Muğire b. Miksem ed-dabbi isimli ravi görülür ki
bu ravi ‘müdellistir’, müdellisin ananesi ise merduttur’ bu ifadeleri muhaddis
olan Ada efendi çok iyi anlamıştır. Muaviye, Hazreti Hasanı zehirletti
iddialarını devam ettirenlere deriz ki ‘ilgili rivayetleri sened ve metin
tenkidi yaparak önümüze koyun’. Yapamıyorsanız KONUŞMAYIN! Şimdiden
söyleyelim bu hususta yirmiye yakın rivayet vardır ki bu rivayetlerin hiçbiri
de sahih değildir. uzaydan sipariş ettiğiniz tarih kitaplarınızda sahih bir
rivayet varsa onu bilemem.
Hazreti hasanın, Yezid tarafından
öldürüldüğüne dair nakledilen rivayetlerin sıhhati dahi şüphelidir. Hal
böyleyken ‘ehlsünnet Müslüman hazreti muaviyeye böyle bir iftirayı atamaz.
Yezide dahi böyle bir işi yakıştırması hadis kriterleri açısından problemlidir’[3]
Bütün bunlar demek oluyor ki ‘Hazreti
hasan zehirlendi fakat katili meçhuldür’. Bu bahsi kapatmadan son olarak
diyoruz ki bu yazılanlara itibar etmiyorsanız. ‘kabul ettiğiniz rivayetlerin
sened ve metin tenkidlerini yapın’ yapamıyorsanız, susun!
Rivayetlerin sıhhatini tartın
demekle yetiniyoruz. Halbuki bundan önce rivayetlere ‘mantiki’ olarak
yaklaşmanız gerekir. Sizden böyle bir şeyi beklemek imkansız….
Allah Teala onlardan razı olsun
Ehlisünnet ulema bu uydurma rivayetler üzerine mantiki akli izahlarda
yapmışlardır. ibnül arabi el avasım minel kavasım isimli eserinde diyor ki
‘hazreti Muaviye neden hazreti hasanı zehirletsin? Zaten hazreti hasan
halifeliği devretmiş, anlaşma yapılmış. Bunun geri dönüşü de yoktu…” diye devam
ediyor. Hazreti hüseyini zehirletmeye çalıştı iddiası ise tamamıyla uydurmadır.
[1] Şam
sahilinde bir şehir
[2] Ya’kubi, taberi, belazüri önemli kaynaklardır. Bilhassa belazürinin futuhul büldanı önemli bir kaynaktır. Bundan başka Emevilerin seferlerini anlatan erken dönem kaynaklarda mevcuttur. Harry Turtledove tarafından çevrilen chronographia isimli yabancı kaynakta önemlidir. Savaşa katılan şahsiyetler noktasında İbn Sa’d ile Belazurinin ensabul eşrafına başvurulabilir. siyeri alamün nübelada bu noktada faydalanılacak kaynaktır.
[3]
Özet olarak aktardığımız bilgiye karşı gelenler ömer faruk korkmaz hoca
efendinin https://www.omerfarukkorkmaz.com.tr/2020/04/24/hz-muaviye-hz-hasani-zehirletti-mi/
yazısına da bakabilir. Rivayet kritiği nasıl yapılırmış, görürler.
part time işe gir hacı
YanıtlaSil