EMEVİLER VE HAZRETİ MUAVİYE HAKKINDAKİ İTİRAZLARA CEVAPLAR
Gümüşhanevi hazretleri buyuruyor ki “Bütün sahabeler, peygamberin övdüğü gibi, övülür. Hazreti Ali ve Hazreti Muaviye arasında meydana gelenler bir ictihad meselesidir. Bunun aksini iddia eden doğru yoldan sapmış olur.”
GİRİŞ
Tevhid ocağından Ada abi 24-25-26
ve 27 temmuzda yayınladığım yazılara itiraz mahiyetinde bir sayfa kadar yazı
gönderdi. Fakat bu gönderilen yazıda itirazlarıma ciddi tek cevab bulamadım. İtirazlarım
adeta görmezden gelinmiş, bununla beraber Ada abi eski iddialarını yine
mesnedsiz şekilde tekrar etmiştir... Bizce bunun 'çaresizlikten' başka
izahı olamaz.
Uzaydan maden getirmekten tutunda
el atmadık mesele bırakmayan tevhid ocağı, "islam tarih usulüne” dair ne
konuşmuştur? Baktığım kadarıyla hiçbir şey konuşmamış. Aynı tevhid ocağı
müntesipleri mesele tarihi hadiseleri hikaye etmeye geldiğinde, o devri yaşamış
gibi konuşuyorlar. Bu büyük bir sorun değilmidir?
Tarihe baktığımızda alimlerimizin
hadis ilminde olduğu gibi ciddi bir tarih usulü ortaya koymadıklarını, bu
sahanın ihmal edildiğini görüyoruz. Tarih usulü ihmal edilip, saldırılara açık
bir konumda olunca Şii ve Abbasi tarihçiler tarihi ciddi manada tahrif ettiler.[1]
Tevhid ocağı’da bu tahriften payına düşüne fazlasıyla almış durumdadır.
Tarih ilmi, hadis ilminin alt
dalıdır. tarih denilince akla sened ve metin gelir. sened ve metin olan
yerdeyse hadis ilmi kriterleri devreye girer.
İslam tarihini usulden bağımsız olarak incelersek Ehlisünnet diye bir
şey kalmaz, herkes kendisinin bozuk itikadına delil bulabilir. Ayrıca biz
ehlisünnet Müslümanlar önümüze konan her meseleyi akidemizi esas alarak incelemeliyiz.
Buna Müslüman olarak mecburuz. Tarihi hadiseler de bundan müstesna değildir.
Ehlisünnet sahabenin adil
olduğunu söyler. Bu esas üzerine tarih usulüne dair bir kaide bina edecek
olursak deriz ki ‘sahabinin adaletine gölge düşürecek herhangi bir rivayet
kabul edilemez’. Nitekim ehlisünnet ulemadan hiçbiri ‘hazreti muaviye
efendimiz hakkında menfi bir beyanda bulunmamıştır’. Tevhid ocağı ise
usulsüz ve bid’at ehline meyilli oldukları için hazreti muaviye’ye ‘dincilik,
isyan, sahtekarlık yaptı, katildi, saltanat kurdu’ gibi ağır ithamlarda
bulunabiliyor. Halbuki hiçbir ehlisünnet alimi Muaviye’nin adaletine gölge
düşürecek bir söz etmemiştir! Denecek ki, ehlisünnet olduğunu bildiğimiz
tarihçilerin Emevi ve muaviye devleti aleyhindeki nakillerini nereye koyacağız?
Bu noktada deriz ki ‘İmam taberi gibi ehlisünnet alimler/tarihçiler,
tarihlerine aldıkları rivayetlerin tahkikini yapmamışlardır. Tahkiki
ehil Müslümanlara bırakmışlardır. Mesela Taberi’de muaviyenin lehine de
aleyhine de rivayetler bulunur. Şimdi biz bu kitaba usulsüzce bakarsak ne olur?
Siz Muaviye’nin düşmanı olduğunuzdan, onun aleyhindeki rivayetleri alır önümüze
koyarsanız, bizde sizlere ‘usul haini, sahabi düşmanı’ deriz. Böyle
deriz çünkü rivayeti tetkik edip akidenin süzgecinden geçirmediniz.
Abbasilerin emevilere ve
ehlibeyte olan düşmanlığı ve kıyımı tarihçilerin tümü tarafından kabul
edilir. Emevi devrini anlatan tarih kitapları şii ve abbasi tarihçileri
tarafından yazılmıştır. Yarım gram aklı olan bu kitaplara gözü kapalı nasıl güvenebilir?
Tarihi rivayetlerin senedine metnine ve bu rivayetler üzerinde ehlisünnet
alimlerin, beyan ve te’villerine bakmadan ‘nakilde bulunan’ kimse haram
işliyor demektir…
Bugünkü yazımızda gelen itirazlara
cevap vereceğiz. Bununla beraber Ehlîsünnet olduğunu söyleyen fakat akide
hassasiyeti olmayan kimseleri tarih usulüyle ikna etmeye çalışacağız. akidesinden
haberi olmayanları da akidenin tarihe bakan yüzüne ışık tutarak ikna etmeye
çalışacağız. Bu kısa girişten sonra Allame-i Cihan Ada bey’in tarihin seyrini
değiştirecek açıklamalarına geçebiliriz. (italik olan yazılar Ada abiye aittir)
BÖLÜM 1
+Canım benim Türkiye de
muaviye vahyin katibi biliniyor. Muaviye vahyin katibi değildir. Muaviye zekat
ve sadaka katibiydi. Çünkü muaviye mekkenin fethinde müslüman oldu. Muellefei
kulub idi. Ona da 100 deve verildi.
Türkiye dışında kalan ülkelerdeki
müslümanlar Hazreti Muaviye’nin vahiy katipliğini bilmiyorlarsa bunlar bu
meselenin cahilidir. Kaldı ki Arap soru-cevap sitelerinde hazreti Muaviyenin
vahiy katibi olduğu söyleniyor. Sahabinin kıymetini düşürmek niyetiyle vahiy
katibi olduğunu söylenmeyen siteler de vardır. Hazreti Muaviyenin katipliği
konusunda ihtilaf yoktur. Öte yandan ne katibi olduğunun hiçbir önemi
yoktur. En nihayetinde üzerine konuştuğumuz şahıs bir sahabidir.
Katiplik meselesinden önce ehlisünnet ulemanın sahabeye karşı bakış açısını izah
edin! Bu hususta ilk öğreneceğiniz şey “sahabe arasında cereyan eden
hadiseler karşısında o mübarek ağzınızı kapatmak olacaktır.”
Üstelik ibn abdilber, Amiri, İbni
kuteybe, kurtubi, ibn Asakir, el-halebi, ahmed bin hanbel müsnedinde ve başka
zatlar muaviyenin vahy katibi olduğunu söylerler. Şii kaynaklarda ise vahiy
katipliğinden hiç söz edilmez. Muaviyenin hiçbir zaman vahiy katibi olmadığı
noktasında ısrar eden sizler, ehlisünnet kaynaklarına itibar etmemiş
oluyorsunuz.
Hazreti muaviyenin islama geç
girmiş olması, muellefei kulub olması sizce neyi ifade ediyor? Bizce hiçbir
şey ifade etmiyor. Zira peygamberimiz kendisini katip yapacak kadar beğenmiş,
onu seçmiştir. İslama sonradan girmek töhmet sebebidir diyemezsiniz!
BÖLÜM 2
+Fakat hazreti ali ile
savaşında çok hüyük bir yanlış yaptı. İslama büyük zarar verdi. Ona hata yaptı
dediği için büyük muhaddis 85 yaşındaki imam neseiyi bile işkence yaptılar.
Yumurtalarını taşlarla ezdiler. O adam yaralar içinde mekkeye gitti şehit oldu.
Daha önceki yazılarımda da
belirttiğim üzre ehlisünnet ulema hazreti muaviyenin hata yaptığını söyler.
Fakat kimse hazreti Muaviyenin şahsiyetini rencide etmez. Ona
saygısızlıkta yapmaz. Siz hazreti muaviyeyi rencide etmekle kalmıyor.
Onun safında savaşanları da rencide ediyor, saygısızlık ediyorsunuz.
Hazreti muaviye zalim, isyancı, yalancı,
sahtekar, islama büyük zarar verdiyse, hazreti muaviyeye taraftar olan sahabilerde
aynı onun gibidir. Sadece bu da değil tarafsız kalan sahabiler de hakkı
söylemedikleri için sizler tarafından tenkid edilmesi gerekir.
Hazreti muaviye saydırıp, onun
taraftarlarına saydırmıyor, tarafsız kalanlar vebale ortak olmuş deyip onları
da ‘silmiyorsanız’, bana samimiyetten, ahlaktan, tutarlılıktan bahsetmeyin!
İmam nesai
meselesi
tabakatuş şafiiyetil kübra
ve el-vafi bil vefayatta Ada abinin iddia ettiği gibi bir hadise geçmiyor.
Bu kaynaklarda ölüm yerinin de ihtilaflı olduğu görülür. Tarihu dımeşk ve
tezkiratul huffaz’da nakledilen Şii iddialar diyor ki ‘İmam nesai, hazreti
Ali’nin tarafını tuttu, hazreti Muaviyeye dil uzattığı için dövüldü, hatta
hazreti Ali için eserler dahi kaleme aldı’. Aynı kaynaklar bunun yanlış
olduğunu da bildirir. Yine aynı ve başka kaynaklar da İmam nesainin
bunların aksine Hazreti Ebubekir’i, hazreti Ali’den üstün gördüğü, ehlisünnetin
fazilet sırasını kabul ettiği görülür.
Tezhibul kemal ve tarihu
dimeşk’te yazdığına göre hazreti muaviye hakkında imam nesaiye
sormuşlar, buyurmuş ki ‘sahabiye eziyet eden islama eziyet eder. Kim
muaviyeyi eleştirirse sahabiyi dil uzatmış demektir’
Nesai’nin fedailüs sahabe
isimli eserinde hazreti Ali taraftarı olduğu görülürmesi neticesinde kendisine
Şiilik nispet edilmiştir. İmam nesai şii değildir. zaten Şii muhaddislerde nesai’yi
sahiplenmezler. (şii rical kitaplarına bakılabilir) Kendisi zaten şafii’dir.
Ehlisünnet itikadında olduğuna dair net bilgiler vardır. mesela kur’ana mahluk
demediğine, halifelerin faziletlerini, ehlisünnetin üstünlük sırasıyla kabul
ettiği rivayet edilir. Yine görülüyor ki İmam nesainin Emevilere bir kini
yoktur. en fazla denebilir ki ‘genel olarak hanedanlığa ve Muaviyeye karşı
ciddi boyutlarda olmasa da bir alerjisi vardır’. bununla beraber fedailüs
sahabe isimli eserinde peygamberin ‘ashabı hakkında kötü/çirkin söz
söylemeyi yasak ettiğine dair rivayeti nakleder. Bu hadisi kabul edip
nakletmesi ‘muaviye hakkında kötü söz söylemediğini, çirkin konuşmadığının’ en
büyük göstergesidir. Kaldı ki kaynaklarda muaviyenin lehine konuştuğu sözleri
de vardır. Bununla beraber muaviyeyle ilgili olumsuz sözleri belki 5’i bulmaz.
İmam nesai 830-915 senelerinde
yaşadı. Emeviler zamanı ise 661-750 arasıdır. Demek oluyor ki imam nesai ömrünü
Abbasiler devrinde tamamladı. Böylece yumurtalık işkencesi de uydurmadan ibaret
olduğu ortaya çıkıyor. En azından emevilerin bunu yapmadığı vefat tarihinden
anlaşılıyor.
BÖLÜM 3
+Bedir savaşına katılan hiçbir
sahabi hakkında hiç kimse hiçbir kelime konuşamaz. Sahabi nedir ne demektir?
Sahabi bana sahip çıkandır. Bunlar resulullahın
torunlarına sahip çıkmadılar, katlettiler.
Bedire katılanlar sahabi oluyor
da Muaviye mi sahabi olmuyor? Muaviye sahabi değildir diyemeyeceğinize göre, (kaldı
ki bu hususta ittifak vardır) dünün meselesiymiş gibi ‘sahabi nedir ne
demektir?’ diye neyi izah etmeye çalışıyorsunuz? Sizin sahabi tarifiniz
hangi kitapta geçiyor? Bedirde savaşmış sahabi ile sıffinde savaşmış sahabi
arasında ‘saygısızlık, hakaret, sövmek bakımından’ hiç fark yoktur. Vardır
diyorsanız o zaman ehlisünnet itikadında olduğunuzu söylemeyin, samimi olun.
‘Bunlar resulullahın
torunlarına sahip çıkmadılar, katlettiler’. Bunlar dediğiniz kimdir? Uzayda
yaşayan canlıların isimlerini veriyorsunuz. ‘bu eli kanlı katiller kimdir, kimi
katletmişler’ bir söyleyin. Ağzınız alışmış, gelişi güzel
konuşuyorsunuz….Abbasi ve Şii tarihçilerin senetsiz sepetsiz uydurma
tarihlerine inandığınız, itimad ettiğiniz kadar peygamber hadisine itimad etmiyorsunuz.
peygamber hadisine itimad etmiyorsunuz! Şayet hadise itibar etseniz,
ehlisünnet dışı beyanlarda bulunmazdınız. Peygamber ‘Ashabımdan hiçbirini
çekiştirmeyin’ diyor. Siz ne yapıyorsunuz?
‘yalan-isyan-saltanat-dincilik üzerine devlet kurdu’ gibi laflar
edebiliyorsunuz. Ve hala ehlisünnetim diye iddia ediyorsunuz…
BÖLÜM 4
+Muaviye halife değil şam
valisiydi. Parasıyla oy satın aldı, kendini halife ilan etti. Resulullah
Efendimiz Zübeyir bin avm hazretlerine seni bir baği kavim öldürecek dedi.
Zübeyir muaviye tarafındaydı. Hazreti aliyle karşı karşıya gelince hazreti ali
efendimiz ona Ey zübeyr hatırladın mı Resulullah bize çocukken dedi ki aliye
kılıç kaldıracaksın. Zübeyrin elinden kılıç düştü ağladı, secdeye kapandı.
Muaviyenin adamları zübeyri öldürdü. Hakeza 90 bin sahabenin ölümüne sebep
oldu. Ve islam dinini şuradan çıkarıp kraliyet yaptı. Emevi krallığı yaptı.
Oğlu yezide tahtı verdi. İslam dinindeki fitneyi başlatan odur. Bu fitne hala
devam ediyor.
Hazreti Ali meşru halifeyken,
muaviye malum sebepten kendisine biat etmedi. Yani Hazreti Aliyi halife olarak
tanımadı. Kendisini halife olarak ilan etti. Hazreti Ali ve Hazreti Muaviye iki
ayrı belde de halifelik yaptılar. Fıkıh kitaplarımız "Meşru halifeye
isyan eden bağy hükmündedir" diyor. Hazreti muaviye, meşru olan halife
Aliye isyan etti. Bağy hükmünde olmuş oldu. Fakat bu onu fasık, günahkar,
münafık da yapmaz. Nitekim Ehlisünnet hiçbir alim böyle dememiştir. Buna rağmen ehlisünnet beyanına uymuyor, muaviyeye fasık,
münafık, günahkar, isyanvı diyorsanız da ‘onun safında yer alan sahabiler en başta
da hazreti alinin abisi Akil b. Ebu talib’e de aynı ithamda bulunun ki tutarlı
olun, samimi olun.
Parasıyla oy aldı ne demek
oluyor? Kimin oyunu aldı? Bize din getiren sahabileri, muaviye parayla satın mı
aldı? Kütübü sitte alimleri parayla satın alınan sahabilere nasıl güvenmişlerde
onları kabul etmişler. Çok acaib değil mi?
Muaviye adamları, zübeyr bin
avm(?) hazretlerini öldürttü’ rivayetinin kaynağı ve senedinin durumu
nedir? Buna niye itimad ediyorsunuz gerekçeleri ile açıklayın. Öte yandan Hazreti
muaviye, hazreti Ali taraftarı bir kimseyi öldürmüşse de hazreti muaviye kötüdür
denemez. Kaldı ki Hazreti Ali’de muaviye tarafındaki Talhayı öldürtmüştür. Bu
bir savaştır.
90 bin sahabi öldü diye nerde
yazıyor. Binlerce sahabi öldüyse de bu savaştır. Bu savaşta da ölen ve
öldüren Müslümandır. Bunlarda birbirine küfür etmemiş, kafir dememişlerdir. Siz
laf etmek hakkını nerden buluyorsunuz?
Şuradan çıkardı,
tahtı yezide verdi?
Bu itiraz ancak “İslam hukuku ve
tarih” bilmeyenlerden sadır olur.
Halifelik şartını taşıyan kimse zorla
da olsa başa geçse hukukçulara göre bu halifelik meşrudur. Hazreti
Hasan, Muaviyeden güçlü olmasına rağmen halifeliği kendine teslim etmesi,
hazreti muaviyenin halifelik şartlarını taşıdığının göstergesidir. Öte yandan
hazreti muaviye böylece meşru halife olmuş oldu. Aksini düşünenler hazreti hasana ne demek
istiyorlar bilmiyorum.
Muaviye halifelik sıfatını
taşımıyorsa bile halife olduktan sonra ona isyan edilemez. İbn Haldun
mukaddimesinde ‘idarenin şeklinden ve teşkilatın tarzından ziyade önemli
olan adalet, hürriyet, müsavat gibi esaslardır. Bu esaslar hangi idarede ve
teşkilatta daha iyi gerçekleşirse, İslama en yakın olan devlet şekli odur’ diyor.
Yani Şurayla başa gelmediyse de bir beis yoktur. (Emevi devleti hürriyeti,
adaleti gözetmiş midir meselesi de diğer bir konudur. Bu da sahih, muteber
rivayetler doğrultusunda konuşulabilir)
Hilafet saltanata bir anda
dönüşmedi. Hazreti muaviye devrine gelene kadar sahabiler azaldı, fitneler
çoğaldı, insanlarda birtakım sıkıntılar baş göstermişti, bu süreç içerisinde
saltanat zaruri olarak doğmuştur. Hilafetin saltanata döneceğine dair peygamberinde
işaretleri vardır. Halifeliğin saltanata dönüşmesi kötüdür, islam için hiç iyi
olmamıştır denirse de başta Emeviler olmak üzere ‘islam devletlerinin fetih ve
icraatlarını konuşuruz’. Mum gibi kalırsınız.
Ehlisünnet Müslümanlar, muaviyenin
veliahd olarak yezid’i seçmesinde art niyet aramaz. Zira sahabiye dil
uzatmış olur. Bu ümmetin alimleri bütün bu konuştuğumuz meseleleri karara
hükme bağlamış, defteri kapatmıştır. Bu asırda kalkıp Emeviler zamanında
canlı kanlı yaşamış gibi bir takım şeyler anlatıp Muaviyeye hakaret çok yazık
olur…
İbni Haldun, meseleyi izah ediyor
‘Muaviye oğlu yezidi, birlik için, anlaşmazlık çıkmasın için veliahd
bırakmıştır, bunu da beni ümmeyyenin büyüklerinin oyları ile yapmıştır”. Bu
veliahd tayini meselesinde insaflı alimler diyorlar ki ‘muaviye böyle yapmasa
ihtilaf kargaşa, savaş çıkacakdı, islam dünyası zayıf düşecekti, zayıf düştüğü
anda kafir devletler bunu fırsat bilip islama saldıracaklardı’. İşte insaflı
bakış budur.
Muaviyenin oğulunu veliahd
bırakmasında islam hukukuna göre bir sakınca yoktur. Nitekim sahabiler yezidi
kabul etmişlerdir. halifenin seçimle başa gelmesi ise olması gerekendir, şart
değildir. İslam hukukuna göre ‘saltanat meşru bir sistemdir’
Şu hususu da bir düşünmelidir.
‘Hazreti muaviye hilafete ehil olmayan, sahtekar yalancı, fitneci bir kimse
ise hazreti hasan güçlü olmasına rağmen hilafeti niye kendisine devretti?
Hazreti hasan fitneci, yalancı, dinci, sahtekar birine güçlü olduğu halde göz
yumması, biat etmesine ne diyorsunuz? Çünkü Size göre Hazreti hasan fitneye
ortak olmuş oluyor.
Fitneyi o
başlattı, hala devam ediyor?
Fitneyi hazreti Muaviye asla
başlattı denemez. Hazreti Osman Efendimizin şehadetiyle fitne de başladı. hazreti
Ali hilafeti zamanında da kavgalar hız kazandı. Hazreti Osman’ın şehadetinden
sonra Zübeyr, Talha, Aişe, muaviye ve diğer sahabiler katillerin bir an evvel
yakalanmasını talep ettiler. Hazreti Ali’de bu iş bu kadar hızlı olmaz diye had
talep edenleri geri çevirdi. Netice itibariyle savaşlar böyle yaşandı. Muaviye
halife olduktan sonra, Osmanın katillerinden tespit edilen kimseleri de
cezalandırdı.
Fitneyi bazı asiler başlattı.
Alimlerimiz bu meselelere nasıl bakacağımızı bize beyan etmişlerdir. Ehlisünnet
müslümanlar olarak teslim olduk. Siz ise 21. Asırda ehlisünnet alimlerin
beyanlarını eze eze çize çize yardırıyor. Fitneyi Muaviye başlattı
diyorsunuz.
BÖLÜM 5
+İslamda şii ve sünni yoktur.
Herkes müslümandır. Ama muaviye bu ayrımı yaptı. Kendini halife yaptığında
bütün islam coğrafyasına emir verdi. Hocalar hutbeden önce hazreti ali
efendimize, onu sevenlere, onun soyuna lanet ve küfür okudular. Bu ömer bin
abdulazize kadar devam etti. Cuma namazı
bayram namazı gibiydi. Önce namaz sonra hutbe okunurdu. Namazı kılıp hazreti
aliye, onu sevenlere, onun soyuna lanet ve küfürü duymamak için aliyi sevenler
hutbeyi dinlemeden camiden çıkıyorlardı. Ve emevi devleti aliye küfrettiğimiz
için, lanet ettiğimiz için kimse hutbeyi dinlemeden çıkıyor. Hutbeyi namazın
öncesine alalım dediler. Ben de senin gibiydim.
Bugün modernistler şii ve sünni
yoktu. emevi devrinde oluştu diyor. Yani diyor ki tarihi hadiseler neticesinde ‘akide
ortaya çıktı’. Bizim Ada abimiz de
‘sünni şii yoktu’ bunu hazreti Muaviye çıkardı diyor. Emevi islamı tabirini de
Yaşar Nuri Öztürk popüler etti diyebiliriz. Bütün bu söylemlerin hiçbir
tarihi dayanağı yoktur.
Sünnilik bir mezhep değil,
islamın kendisidir. Peygamber efendimiz, ümmetim 73 fırkaya ayrılacaktır sadece
beni ve ashabımın yolundan ilerleyen kurtulacaktır’ buyuruyor. Hadisin Sahih
olduğu noktasında çok alimler görüş beyan etmişlerdir. Sünniliğin ismen ön
plana çıkması ancak ehli bid’atin çoğalmasıyla olmuştur. İmam azam, İmam eş’ari
ve imam maturidi, Muaviyeyle anlaşıp mı Sünniliği yani islamın kendisini ortaya
çıkardılar? Ada abimiz izah buyursunlar.
Hazreti muaviye,
hutbelerde hazreti Aliye sövdürme emri verdi mi?
Hazreti Ali taraftarlarından Hucr
b. Adiy, hazreti hasan, hazreti Muaviye’ye hilafeti devrettiğinde hazreti
Hasan’a ciddi muhalefet etmiştir. Hazreti Hasan’a ağır sözler etmiştir. Bununla
beraber emeviler aleyhine şiddetli konuşmuştur. Muaviye tarafından uyarıldıysa
da bu kar etmemiştir. En nihayetinde Hucr b. Adiy, hazreti Osman’a lanet edip
aleyhine konuşmaya başlamıştır. Neticede muaviye tarafından öldürülmüştür. Hutbelerde
sövme ve lanet meselesi de böylece başlamıştır.
Hazreti Muaviye’nin, hutbelerde
ehl-i beyte sövün gibi tek bir emri yoktur. Yoktur diyoruz nerde yoktur,
muteber kitap ve sahih bir rivayette yoktur. Vardır diyorsanız ‘hadi buyrun
meydan sizin’ diyoruz. Tarihçilerin uydurduğunu Ada abimiz hüccet kabul ediyor
ve emevilere sövüyor. Makrizi gibi şii bir tarihçi dahi Hazreti muaviyenin
hazreti aliye lanet ettiğini söylemiyor.
Peki, Hazreti Ali rencide edilmiş
midir? Diye sorulsa, buna evet edilmiştir denebilir. Fakat kimse hazreti
Aliye küfür etmemiş, sövmemiştir. Böyle bir şey tarihte yoktur.
Hazreti Ali’yi tenkit/rencide eden bir takım emevi idarecileri varsa da bunlar YANLIŞ
yapmışlardır. Savaş olmuş, iki tarafta kendini haklı gördükleri için
birbirlerine kötü sözler söylemişlerdir. Ömer bin Abdülaziz bu çirkin
işe de son vermiştir. Hazreti muaviyenin, Hazreti Ali’ye kötü bir sözü olmadığı
gibi ömer Nasuhi bilmenin de söylediği gibi ‘Muaviyenin, hazreti aliye hürmet
gösterdiği birçok sözlerinden, hutbelerinden anlaşılmaktadır”. Bu noktada deriz
ki Hazreti Ali’ye kötü söz söyleyenlerin günahı da hazreti Muaviyeyi bağlamamaktadır.
Zira böyle bir şeye razı olmadığı açıktır. Ehlisünnet alimlerimiz böyle
beyan ederler. Muaviye zamanında hutbelerde hazreti Ali’ye sövüldü diyen
kimseden kaynak sorarız.
Cuma hutbesi
meselesi
Dört mezhep cumanın farzından
önce hutbe okunması gerektiği noktasında ittifak etmişler. Küfür sövgü
rivayetleri de yalan olduğuna göre bu meseleyi de burada kapatıyoruz.
BÖLÜM 6
+Dünyanın değişik ülkelerinde
diğer alimler görünce, onları dinleyince ve bunlardan en büyüğü beni etkileyen
seyyid muhammed alivi maliki, yemen alimleri hepsi şafidir, mısır alimleri.
Bunların hepsi bu fikirde. Muaviyeye küfür etmiyoruz. Oğlu yezide lanet
okuyoruz. Ama muaviyeye hazret de demiyoruz sevmiyoruz da. İslamın şartında,
imanın şartında da muaviyeyi sevmemiz farz değil. Ondan sonra muaviye biz
seyyidlerin amcası oğludur. Bize yanlış yaptı. Bizim amcamız oğludur, severiz,
döveriz size ne. Bizim amcamız oğludur.
Tevhid ocağı olarak hep beraber
alaya aldığınız Mahmud efendinin canciğer arkadaşı olan merhum seyyid alevi
maliki hazretleri sizin zihniyetinizde bir kimse midir? Bu meseleyi ilgili
şahsiyetlere ulaştığımda konuşacağız.
İslamın, imanın şartında
muaviyeyi sevmek farz değildir, doğru diyorsunuz. Peki bu din dediğimiz şey ‘imanın-islamın
şartından mı ibarettir?’ bu din imanın islamın şartından ibaret değilse ‘ne
demeye böyle bir cümle kuruyorsunuz?’ ancak boş kelam yapıyorsunuz. Esad
efendi Ravzatul cennat’ta buyuruyor ‘sahabe hakkında kötü konuşmak, onlardan
birisini ifrat deresinde sevmek caiz değildir. Bununla beraber, sahabeden
teberri etmek yani ‘hazreti muaviyeyi sevmem fakat sövmem demek de caiz
değildir. Hal böyleyken size nasıl ehlisünnet diyelim?
Bizim amcamızın oğludur diyorsunuz.
Bizde soruyoruz; Hazreti osmanın şehadetinden sonraki ayrışmalarda taraflar
arasında birbirine bakış nasıldı? Mesala hazreti Ali ‘muaviye sahtekardır,
kafirdir, islam düşmanıdır, fitnecidir, yalancıdır’ gibi çirkin lafları oldu
mu? Peki ya Hazreti muaviyenin karşı tarafa çirkin sözleri oldu mu? Her
ikisi de olmadı. Oldu diyenden itimad edilecek rivayet isteriz. Taraflar
arasında kardeşlik bağı varken, birbirlerine saygılıyken hatta hazreti muaviye
hutbelerinde beyanlarında amca oğlu Hazreti Ali’yi methetmişken, hazreti Ali ‘onlar
kafir ve fasık değildir, kardeşimizdir, te’villeri vardır’ demişken, 21. asırda gelmiş amca oğulları siz kim
oluyorsunuz!
Yezide lanet
ediyoruz
Yezidin küfrüne hükmeden
ehlisünnet alim var mıdır? Yoktur! Yezidin küfrüne hükmetmek caiz
değildir. Ancak Rafiziler ve şiilerce Yezid kafirdir ve lanet edilmesinde
de beis yoktur. Ehlisünnet alimlerimiz ise yezide laneti yasaklamıştır. Zira
Müslümana lanet edilmez!
Diyelim ki yezid laneti hak
ediyor. Ona lanet etmek sevaptır yahut ibadettir diyebilir misiniz? Peki ona
lanet etmeniz, Hazreti Ali’yi çok mu sevdiğinizi gösterir yahut ona lanet etmek,
tarihi hadisleri mi değiştirir? Allah Teala öte tarafta ‘kulum niye yezide
lanet etmedin’ diye soracak mı? Sormayacak… Biz ehlisünnet müslümanlar
lanetten kaçarız.!
Hazreti Hüseyinin ölüm emrini Yezid
vermemiştir. Bu cinayeti ubeydullah bin ziyad işlemiştir. İmam gazali hazreti
hüseyini öldürene ancak ‘tövbe etmediyse lanet olsun denebilir’ diyor. Hal
böyleyken Yezide nasıl lanet edilsin…. Bizim ehlisünnet ulemadan bazı zatlar
medine halkına zülmettiği gerekçesiyle yezide lanet caiz demişlerse de lanet
edilmez diyen ulema çoğunluktadır.
BÖLÜM 7
+Fakat bize bizim okuduğumuz
medreselerde öğretilenler muaviyeyle aliyi bir tuttular. Ve kesinlikle onlar
sahabeler onlar hakkında konuşmayın dediler. Onlar elleriyle kılıçlarıyla kana
bulandılar sizler dilleriniz ve gıybetinizle günaha girmeyiniz dediler.
Fitnenin başını bilmezsen islamın içerisindeki fitneyi söndüremezsin.
Hangi medrese okudunuz bilmiyorum
fakat yer yüzünde ‘Ali ile muaviye bir tutan tek medrese gösteremezsiniz’. ‘Onlar
elleriyle kılıçlarıyla kana bulandılar sizler dilleriniz ve gıybetinizle günaha
girmeyiniz dediler’ lafını çok güzel demişler. Ehlisünnetin sahabe
ihtilafına bakışı budur diyebiliriz
Hazreti Ali'nin, hazreti
Muaviyeden üstün olduğuna dair hiç şüphe yoktur. Kaldı ki Hazreti
muaviyeninde bir üstünlük davası olmamıştır. Hazreti Ali’ye nispet
edilen fakat aslı astarı olmayan Nechül beleğada[2]
dahi bu husus zikredilir.
Sahabe ihtilafları hakkında onları
küçük düşürücü şeyler konuşmamak vaciptir. Peygamber belki de onlarca
hadisinde sahabe ihtilafları hakkında konuşmayı yasaklıyor. Hacer el
heytemi diyor ki ‘’imamlarımız ve alimlerimiz sahabe arasında vuku bulan
hadiseleri dillendirmememiz gerektiği noktasında bizi uyarır’’. Sahabe çekişmelerini
konuşmak yasaklanmıştır. Sahabe hakkında çirkin ağır ithamlarda bulunmak
ise insanı ehlisünnet dairesinden çıkarır.
BÖLÜM 8
Gayemiz tevhidde birleşmekse
tarihte yapılan yanlışları görüp kabul etmeye mecburuz. Yeryüzü dolusu kum
tanesi kadar muaviye eşittir ali dersen aliye hakaret etmiş olursun. En fazla
Resulullah’ı tanıyan ve onunla yaşayan Hazreti Ali’dir. Malesef elimizde Alinin
15 hadisi var. Hazreti Ebu Hureyre 3 yıl Resulullahın yanında kaldı 5600 hadis
rivayet etti. Nerede Alinin hadisleri? Aliden kim hadis rivayet ettiyse
kafasını kestiler. Ali unutulsun diye.
Tarihte yapılan yanlışlar
yazılmış konuşulmuş, sahabe arasında cereyan eden hadiseler hükme bağlanmış. Hazreti
muaviyeye nasıl bakacağımızı, sahabiler arasındaki savaşlara nasıl bakacağımızı
alimler asırlar evvelinden söylemişlerdir. Şimdi size soruyoruz, yeni bir şey
mi keşfettiniz? Yanlış hata olan bir şey varsa zaten bunu alimlerimiz beyan
etmişler. Size kim oluyorsunuz? Eğer Alimlerimiz hata ettilerse buyurun düzeltin.
Ebubekir ibnul Arabinin ‘el avasım minel kavasım isimli eserine
reddiye verin. İbn hacer el heyteminin es savaikul muhrikasına
özellikle de muaviyeyi savunmak üzere yazdığı tathirul cenan vel lisan
isimli eserine, fedaili muaviye radıyallahu anh, isimli eserine,
reddiye yazın. Bitti mi? Hayır. ‘Seyyid Abdülhakim Arvasinin[3]
özellikle hazreti muaviyeyi savunmak için yazdığı ‘ashab-ı kiram’
isimli esere, ömer Nasuhi bilmenin sahabe müdafaasına, Mevlana
abdül aziz ferharevi’nin en nahiyetu an ta’nı emirilmü’minin Muaviye
isimli eserine, imamı rabbani’nin ‘reddi revafıd’ isimli
eserinden muaviyeyi savunduğu kısma, imam taftazaninin şerhul akaidindeki
halifeler kısmına, Osmanlı fetva metinlerde muaviye hakkındaki
fetvalara, bilhassa Ebu suud efendi hazretlerinin hazreti muaviyeye hakaret
edenlere verdiği fetvaya bakın, bunlara reddiye yazın. Bunları konuşun… Daha
nice eseler vardır…. Bütün bu eserleri ehlisünnet Müslümanın görüp
kabullenmesi mecburdur.
Üstünlük meselesi
Hazreti Ali'nin, hazreti
Muaviyeden üstün olduğuna dair hiç şüphe yoktur. Hazreti muaviyeninde
bir üstünlük davası olmamıştır. Ebubekir ve Ömer kat’i icma ile bütün insanlıktan
üstündür. Daha sonra üstünlükte Osman ve Ali gelir. Kim ki ehlisünnetin fazilet
sırasına göre sahabiyi kabul etmezse ehl-i bid’attir.
Hazreti Ali 536 hadis rivayet
etmiştir. bu sayı 15 olmadığı için ‘kim alinin hadisini naklettiyse kafasını
kestiler’ lafınızın da uydurma olduğu ortaya çıkıyor. Ebu hureyreye atılan
iftiranın haddi hesabı yoktur. Ada abimiz de dokundurmak istemiş…Ebu hureyre
fazla hadis rivayet etti diye ne olmuş oluyor yani? Ebu hureyre 5374 hadis
nakletmiş, tek başına rivayet ettiği hadis sayısı 33’tür. Bu konuda
teknolojik imkanlardan faydalanılarak arapça tez yazılmış ve bu sayılar tespit
edilmiştir. Anlaşıldığına göre 3 yıl peygamber yanında kaldı 5600 hadis
rivayet etti sözünüzün altından da bir mana çıkmıyor.
Ali ve hüseyinler unutulmaz da
muaviyeler unutulmuş mu? Gördüğünüz gibi UNUTULMAMIŞ. Sizin gibi ehli
bid’ata meyilli kimseler ise çoktan tarih kitaplarının tozlu sayfalarında unutuldular.
BÖLÜM 9
+İmam ahmet bin hambel
radiyallahu anh ın oğlu ona sordu. Dediki ey babacığım resululullahtan sonra
sahabi kiramdan vaziletliler anlatır mısın? O da dedi ki Hazreti Ebubekir,
Hazreti Ömer, Hazreti Osman ve sustu. Oğlu dedi ki ey babacığım ya Ali? Dedi ki
ey oğlum Ali öyle bir aileden ki Allah onu methetmiş Kuranı kerimde. Allah
onların temizliğine şahitlik etmiş kuranı kerimde. Böyle bir aileyi sıralamaya
koymamız yanlış olur. Allah Kuranda insan suresinde uzun uzun onu methediyor.
Ali unutulmaz, hüseyinler unutulmaz.
İmam ahmed b. Hanbele isnad
edilen rivayetin kaynağını ve bu rivayete itimad etme gerekçenizi sunmadığınız
için bu rivayeti geçip, İnsan suresi hazreti aliyi anlatır mı? Meselesini
inceleyeceğiz.
Asıl meseleye geçmeden önce Ahmed
bin hanbelin ‘essünnetülleti tufiyye anha resulullah’, ‘usulus
kitabis sunne’ isimli eserlerinde ashabın en faziletli olanlarının
sırasıyla ‘ebubekir, ömer, osman, ali şeklinde verildiği görülür. Ayrıca Ahmed
bin hanbel ‘hazreti muaviye’nin halifeliğini de kabul eder. Esasında bunu
söylemek gereği bile yoktur. zaten her ehlisünnet Müslüman kabul eder.
Ayetlerin anlaşılması için
tefsirini ve nüzul sebebi bilmek gerekir. Nüzul sebebi ve tefsirlere bakarsak
bir yahut birkaç sahabi hakkında inen ayetler vardır. Ehlisünnet kaynaklarda
Hazreti Aliyle ilişkilendirilen ayetler fazla değildir. Bununla beraber hazreti
aliye işaret eden ayetler bazen sadece ona değil, onunla birlikte birkaç
sahabiyi de içinde barındıracak şekilde değerlendirilmiştir. Bazen de hazreti
Aliyle ilişkilendirilen ayetler başka sahabilerle de ilişkili olduğu
söylenmiştir. Mesela, Envarul
tenzil, esbabun nüzul(vahidi), camiul beyan, zadül
mesir’de bakara suresi 274. Ayet hazreti Alinin parasını infak etme
davranışı sebebiyle indi’ deniyor. Keşşaf ve mefatihul gayb’taki bir diğer
rivayete göre de hazreti ebubekirin parasını infak etme davranışı sebebiyle
indi’ deniyor. Denebilir ki ‘bu ayetin kimin davranışı sebebiyle indiği tespit
edilemez’. ve alimler bu noktada diyorlar ki ‘parasını infak eden herkes bu
ayetin kapsamına girer’.
Şii kaynaklara bakarsak, kur’an
zaten eksiktir. İddiaya göre sahabe Kur’anda ehlibeytle ilgili ayetleri
çıkarmıştır. Buna rağmen diyorlar ki kur’anda 700 kadar ayet hazreti aliyle
ilişkilendirilmiştir. (aliyyün fil kur’an) Bu iddia ehlisünnet alimlerimizce ‘acem
palavrası’ olarak nitelendirilir.
Toparlayacak olursak, hazreti
Aliyle ilişkilendirilen ayetler diğer sahabiler içinde geçerlidir denebilir.
Özel olarak hazreti aliyle ilişkilendirilen rivayetler ise onunla beraber
birkaç sahabiyi de kapsadığına dair rivayetler vardır.
Bu genel bilgilerden sonra insan
suresine geçebiliriz. Evvela insan suresinin nüzul sebebine bakmak gerekir.
Ayetin nüzul sebebini şiiler tarafından ‘ehli beytin infakı’ olarak
gösteriyorlarsa da hemen peşine “kim bu davranışta bulunsa bu ayet onun içinde
geçerlidir”’ diyorlar. Bizim ehlisünnet kaynaklara bakacak olursak ’31 ayetten oluşan
İnsan suresi Uzun uzun hazreti aliden bahsetmez. Uzun da bahsetmez. İnsan
suresinin tamamı değil sadece 8. Ayeti Ali ve Fatmayla ilişkilendirilir. Razi
ve kurtubi’de bu ayetlerin Ali ve Fatıma hakkında nazil olduğuna dair
rivayetler vardır. Aynı razi ve kurtubi ‘muttaki her sahabi bu ayetin kapsamına
girer’ diyor. Siz halen daha hazreti Ali uzun uzun anlatılır diyorsanız. Bizde Muaviye
dahil olmak üzere sahabiler de uzun uzun anlatılır deriz.
BÖLÜM 10
Muaviyeye hazret diyenler ve
onu methedip vahyin katibi yapanlar niye çocuklarına muaviye ismi takmadılar
ki. Hiç muaviye adında bir şeyh, evliya duydun mu? 1500 yıldır niye bu isim
yok. Her sahabenin ismi var neden muaviye yok? Ama her müslümanın evinde bir
tane Ali muhakkak vardır. Ben burada seni kınamadım. İlmi bir meselede seni
aydınlattım. Ve senin de ehli beyt aşığı olduğunu biliyorum. Fakat insan
okudukça ve gezdikçe talebe olduğunu anlıyor. Lütfen çok okuyalım. Efendimize
ve onun ehli beytine sonsuz salat ve selam olsun.
Hut, şit ismini kaç evliya ve
şeyh kullanmış? Hiç duydunuz mu? Bırakın evliyayı, kaç insan bu isimleri
kullanmıştır? Niye kullanmamışlar? Çünkü isim adete tabidir. Nice sahabi
isimleri bugün kullanılmaz. Sizin bakış açınızla bunlara ne demelidir? Öte yandan
muaviye ismi yerine künyesi yani ebu yezid/bayezid kullanılmıştır. künye
kullanımı yaygındır. Yezid dört dörtlük değildi, yezid isminde bir sürü alim
var. bunu ne yapalım? Bayezidi bistami var. Osmanlı padişahları arasında I.
Bayezid ve II. Bayezid var. Bayezid ismini taşıyan şehzadelerde var.
SON SÖZ
Ben ehlibeyt aşığıyım fakat ehlisünnetin
ölçüsüyle ehlibeyte aşığım. Seyyid olabilirsiniz fakat fikirleriniz ehlisünnet dairesi
dışına taşmıştır’ Bid’at günahtır. Halid oreki tarafından derlenen
seyyid sıbğatullah hizaninin kitabında ehl-i bid’at olan seyyidlere nasıl
davranılması gerektiği anlatılmıştır. Buna göre ehli bid’at seyyidin sıfatı
sevilmez! Sadece zatınıza hürmet edilir. Ehlisünnet olduğunu iddia eden Tevhid
ocağı gençlerine duyurulur!
[1] Emevi
kaynakları sıhhati üzerine yazdıklarımıza da bakılabilir ‘https://musahabat.blogspot.com/2021/07/tevhid-ocagnn-seyhi-sapkal-ada_26.html
[2]
Şiilerin baş ucu eseri nechul belağa isimli kitap hakkında alimlerin ortak
ifadesi: "nechül belaga şiiliğin propagandası için şerif radi tarafından,
şiiliğin temellerinin atıldığı devirde yazılmıştır. Şerif radi senetsiz
rivayetleri de kitabına koymuştur. Bütün bunları da hazreti Aliye nispet
etmiştir"
[3]
Seyyid abdülhakim arvasi, hazreti muaviyeyi o derece savunmuştur ki, İstanbula
gittiğinde sahte şeyhler ona ‘muaviyenin avukatı’ı geldi demişler.
Yorumlar
Yorum Gönder